Ekonomik kriz dünyadaki işçilerin tamamı için felâket demektir; yani işsizlik, borç batağı ve yoksulluk.
Krizin çarpıcı etkilerinin görüldüğü ülkelerden biri ABD’dir. ABD’de sınıflar arasındaki çelişki dünyanın başka hiçbir ülkesinde görülmeyecek denli keskindir. Zenginler lüks içinde yaşarken işçiler birkaç işte çalışarak karın tokluğuna yaşayabilmektedirler.
Krizle birlikte ABD’de halk “tutumlu yaşamaya”, “tasarruf tedbirleri almaya” başlamıştır. Bu tedbirlerin neler olduğunu The New York Times gazetesinde, Tom Brady adlı köşe yazarının makalesinden sizlere özetleyeceğim.
“Tutumlu yaşamaya alışıyoruz” makalesinde Brady, emeklilik fonlarının ve iş güvencesinin yok edildiğine değinerek, Amerikalıların bulduğu tasarruf tedbirlerine değiniyor. Bu tedbirlerin başında birçok Amerikalının mezara gömülmek yerine yakılmayı istediğini yazıyor. 1985 yılında yüzde 15 olan bu oran krizle birlikte ani bir yükseliş göstermiş ve yüzde 41’e fırlamış. Geleneksel cenaze masraflarının 10-16 bin dolar olduğunu yazan Brady, yakılan bir naaşın masrafınınsa 1600 dolar olduğunu belirtiyor.
Tom Brady yazdığı makalede ABD’de görülen böylesi birçok “tasarruf”a örnek veriyor. Yine bunlardan biri öğrencilerin kantin ve kafelerde kahve içmektense evde kendi kahvesini yapıp, termosta içmeleri olduğu yönünde. Ders kitaplarını alamayan birçok Amerikalı ailenin çareyi kütüphanelere üye olmakta bulduğuna değiniliyor aynı makalede. Krizin ABD’de insanları sürüklediği bir diğer ilginç durumsa kişilerin kendilerini “kobay” olarak kullandırtmaya hazır oluşları. Saatte 20 dolar için psikoloji testlerinde “kobay” olanların sayısı artıyor.
Bütün bunlar ve daha fazlası birçok işçi ve emekçinin ayakta kalmak adına bulduğu çözümler. Yaşamak için kendi bütçesinden, yeme, içme ve giyiminden ve hatta sağlığından tasarruf eden insanları bu topraklarda yaşayan bizler de biliyoruz. Ancak sermaye canavarı doymak bilmez iştahla saldırıyor. Elini veren kolunu kaptırıyor. Kapitalizmin çarkları dünyanın her yanında işçi ve emekçileri öğüterek ayakta kalıyor.
O halde sorunun çözümü, küçük tasarruf yollarını bir kenara bırakarak, asıl çözüm seçeneğine yönelmekten geçiyor. Yani bu sömürü sistemini yok etmek. Bu da bir anda olmayacak. O halde küçük de olsa bir adım atmanın tam sırasıdır. Yanı başımızdaki işçi örgütlerine gitmek, eylem ve grevlere katılmak, mücadeleye katılmak ve daha niceleri. Bizlere düşen görev, ölülerimizi, bedenlerimizi kapitalizm canavarının ateşleri arasında atmak değil tersine bu canavarı cehennem ateşinde yakarak kül etmektir.