Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği sitesinde yayınlanmıştır (https://uidder.org)


“Birbirimiz İçin Mücadele Ederdik”

Tuzla’dan emekli bir işçi

29.12.2011

Geçenlerde yıllar önce aynı fabrikada birlikte çalıştığım bir işçi arkadaşım aradı. Hem çok sevindim hem de şaşırdım. “Benim telefonumu nasıl buldun” diye sordum. Kardeşimle karşılaşmış, ondan almış. Sürpriz olsun diye de haber vermesini istememiş. Telefonda merakla hal hatır sorduktan sonra yüz yüze görüşmek için bir gün belirledik. Görüşeceğimiz güne kadar aklımdan yüzlerce anı geçti. Hele bir tanesi var ki gözümün önünden hiç gitmiyordu. Daha doğrusu o güne kadar hiç unutmadığım bir meseleydi. Görüşeceğimiz günü ikimiz de iple çektik. Sonunda görüşebildik. Sımsıkı sarıldık, birbirimize uzun uzun baktık, aradan geçen on altı yılın nasıl geçtiğini konuştuk. Açıkçası benim ona anlatacağım çok şey vardı. Anlattım da. Benim unutamadığım anıyı arkadaşım da unutmamıştı. Hatta ayrıntıları benden daha net hatırlıyordu. Çünkü o hem bir işçi hem bir kadındı ve iki namussuzun tacizine maruz kalmıştı…

Tarih 1986’ydı. Nisan ayının son haftasıydı. Akşam paydos saati öncesinde ustabaşı, kadın işçi temsilcisi arkadaşımızı ürettiği üründe hata olduğu bahanesiyle odasına çağırtmış ve arkadaşımızı taciz etmişti. Kadın arkadaşımız servislere yetişmek için koşarken, karanlıkta üretim müdürü de ona saldırmıştı. Patronun ve adamlarının ilk oyunu değildi bu alçaklık. Amaçları belliydi: Sendikayı fabrikadan silmek. Daha önce de türlü oyunlar oynamışlardı. Lakin biz de makineleri susturarak gereken cevabı vermiştik.    

Bizim fabrikaya sendikayı bizden önceki işçi ağabeylerimiz, ablalarımız 1976 yılında sokmuşlar. 1980 darbesi patronlar için bir can simidi olmuştu olmasına ya, bizim patron o puslu günlerde bile işçilerin birliğini, bütünlüğünü bölemediği için sendikayı fabrikadan atamamış. Şimdi ise emeline ulaşmak için iki alçağı mücadeleci bir kadın işçi kardeşimizin üzerine salmıştı.

Sendikada bu alçak saldırıya nasıl cevap vereceğimizi konuşuyorduk. Başka bir fabrikanın temsilcisi olan arkadaş; “madem patron iki itini üzerimize salıyor, biz ne yapalım, demek ki kafalarına saksı düşecek!” demişti. Ardından da “onları bir geceliğine doğaya emanet etmek farz oldu” demişti. İki gün sonra ustabaşı ve üretim müdürü işe gelmediler. Niye işe gelmediklerini bir hafta sonra fabrikaya gelip istifasını veren müdürden öğrendik. Bu ikisini ormana götürüp ağaca bağlamışlar. Sabah gidip almışlar ve evlerine bırakmışlar. Gece sabaha kadar ağaca bağlı haldeyken aç tilkiler bunları yemeye kalkmış. Bu yüzden çok korkmuşlar. Ustabaşının korkudan dili tutulmuş, kekeme olmuş. Ayağının birini sertçe yere vurduktan sonra bir iki şey söyleyebiliyormuş. Müdür, taciz ettiği arkadaşımızdan özür dilemiş ve ustabaşının da hâlâ hastanede olduğunu eklemişti. Ustabaşı aylar sonra konuşabilmiş. Fabrikaya bir daha hiç uğramadı.

Arkadaşımla birlikte adeta 16 yıl öncesine gittik ve tekrar geri geldik. Ayrıldığımız sırada arkadaşım “ben o eski günlerimizi çok özlüyorum. Hepimiz birbirimiz için ölüme giderdik. Düşünsene ustabaşı ve müdür bana saldırdığında hiç tanımadığım, belki yüzünü hiç görmediğim, başka fabrikalarda çalışan işçiler o pislik heriflere hadlerini bildirmişlerdi” dedi. Ben de ona şunu söyledim: “Evet, doğru söylüyorsun. O zaman biz işçiler birbirimiz için mücadele ederdik, hatta ölebilirdik. Çünkü örgütlüydük. Şimdilerde işçiler eskisi kadar örgütlü değil. Ama şurada burada başlayan grevler, direnişler kışın ortasındaki ilk kardelenler gibi baş gösteriyorlar.”


Kaynak URL: https://uidder.org/birbirimiz_icin_mucadele_ederdik.htm