
Kapitalist sistem yine kendi yarattığı krizle cebelleşiyor ve her krizde olduğu gibi faturayı yine işçi sınıfının üzerine yıkmaya çalışıyor. İşçiler ise dünyanın dört bir yanında krizin faturasını ödemeyeceklerini haykırıyorlar. 15 Ekimde, 82 ülke ve 951 şehirde milyonlarca işçi krizin faturasını ödememek için sokaklardaydı.
Derneğimizin Sarıgazi temsilciliğinde geçtiğimiz Pazar günü “%99 Ayakta” semineriyle dünyadaki işçi hareketini değerlendirdik. 2010 yılı sonunda Ortadoğu’da başlayan isyan hareketinin 2011 yılında başta Yunanistan, İtalya, İspanya, İngiltere, Amerika olmak üzere dünyanın birçok ülkesine işçi mücadelesi olarak sıçradığını görüntülerle izledik. İşçiler, “Biz %99’uz, nüfusun %1’inin dünyanın servetinin büyük çoğunluğuna sahip olmasını istemiyoruz” diyorlardı. Dünya Çalışma Örgütü (ILO) tarafından açıklanan rakamlar da işçilerin söylediğini doğruluyor. Dünyadaki küresel servetin yüzde 82’si nüfusun sadece yüzde 8,7’sinin elinde bulunuyor. ABD’deki gelir dağılımıyla ilgili grafik de dikkat çekiciydi. Grafikte, 1979-2007 yılları arasında alt kesimin gelir seviyesinde hiç değişiklik olmazken, yüzde 1’lik kesimin gelir seviyesinin roket hızıyla arttığı görülüyordu. Bizler bu küçücük azınlığın daha fazla zengin olması için açlıkla, savaşlarla, işsizlikle, insanın pestilini çıkaran iş koşullarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Sunumda ABD’deki eylemde bir işçinin elindeki döviz dikkat çekiciydi; “Bu Bir Sınıf Savaşıdır!” Sunumun sonunda en önemli konuya değindi arkadaşımız; %99 olmak yetmez, örgütlü olmak ve örgütlü bir şekilde hareket etmek gerekir.
İkinci bölüm, soru-cevap şeklinde geçti. Bir arkadaşımız Türkiye’deki durumun bu hareketliliğin neresinde olduğunu sordu. Sunucu arkadaşımız da “Mısır’da isyandan üç ay öncesine kadar böyle bir şey olacağını eyleme katılanlar da dâhil kimse tahmin edemezdi. Emekçiler sakin göründükleri halde alttan alta bu sisteme, bu koşullara öfke biriktiriyor ve bir gün gelip patlıyorlar. Önemli olan bu patlamanın doğru talep ve hedeflere yönelmesi ve örgütlü bir şekil alabilmesidir” dedi.
Bu seminerle bir kez daha ne kadar büyük bir sınıf olduğumuzu gördük. Ama sadece büyük olmak yetmiyor. Bu kölelik koşullarının düzeltilmesi için bilinçli işçilerin taleplerini hep beraber haykırması ve örgütlenmesi gerekiyor. Bunun için de UİD-DER gibi işçi derneklerine güç vererek hem yaşadığımız dünyaya doğru bakmayı, bilinçlenmeyi, hem de nasıl mücadele etmemiz gerektiğini öğrenmeliyiz.
Örgütlüysek her şeyiz, örgütsüzsek hiçbir şey!