Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği sitesinde yayınlanmıştır (https://uidder.org)


“Sakın Asgari Ücretten Fazlasını İstemeyin!”

Tuzla’dan bir işçi

02.01.2012

kriz 419 2.jpg [1]

Bu sözleri Mustafa’ya patronu söylemiş. Mustafa kim mi? Mustafa 8 yıl önce eşi ve üç çocuğuyla birlikte memleketinden İstanbul’a gelmiş. Memleketinde çocuk denecek yaştayken işe başlamış. Tuğla fabrikalarında, inşaatlarda, tarla işlerinde hep düşük ücretle, sigortasız çalıştırılmış. Çalıştığı işlerin hiçbirinde sigortası yapılmamış. Sigortalı, yüksek ücretli, çalışma saatleri düzgün bir iş umuduyla İstanbul’un yolunu tutmuş. Gelir gelmez iş bulmak için birçok fabrikanın, atölyenin kapısına gitmiş. Bir marketin önünden geçerken “temizlik ve reyonda çalışacak eleman alınacak” ilanını görmüş. Bir gün sonra asgari ücretle o markette işe başlamış. Bir iş forması vermişler; üzerine giymiş, bir de paspas ve kova vermişler. Paspas eskidikçe yenisini vermişler. Arada bir de iş forması vermişler. “Patron ücretimi zamanla arttırır” diye hep umutla beklemiş. Aylar ayları, yıllar yılları kovalamış, Mustafa’nın gür ve sık saçları seyreldikçe seyrelmiş. Bu haline, elini seyrek saçlarının arasında gezdirerek, “Burada işe başladığımda Cüneyt Arkın gibi saçlarım vardı, şimdi Kel Mahmut’a döndüm” diye tebessüm ediyor. Sürekli ağır kolileri taşımaktan ve eğilerek paspas çekmekten kamburu çıkmış Mustafa’nın. Bu haline de paspası ve kovayı göstererek, “Şimdiye kadar İstanbul büyüklüğünde bir alana paspas çekmişimdir” diye gülüyor Mustafa.

Mustafa’nın çalıştığı marketin reyonlarından geçerken, fiyatların hepsinin bir günde değişmiş olduğunu görünce, kendi kendime konuşmaya başladım. “İhtiyacımız olan her şeye her gün zam geliyor, işçi ücretleri suyu çekilmiş limon gibi her gün küçülüyor” dedim. Mustafa paspası bir kenara bırakıp terazinin başına geçti. Sırada bekleyenlerin aldıklarını tartmaya başladı. Bütün ürünlerin kodlarını ezbere biliyordu. Çok hızlı bir biçimde hem tartıyor hem de “hoş geldiniz” diyordu. Sıra benim aldıklarımı tartmaya gelmişti. “Ya Mustafa sen bu marketteki bütün ürünlerin kodlarını ezbere biliyor musun?” diye sordum. “Evet. Bizim patron ‘zam istemeyin, asgari ücretten fazlasını istemeyin, işle ilgili her şeyi iyice öğrenin, çok çalışın, gerekirse eve gitmeyin’ diyor. Ben 8 senedir burada çalışıyorum. Ücretim hâlâ asgari ücret. Yaşım 40. Başka bir yere gitsem bu yaştan sonra nasıl daha iyi bir iş bulacağım? Üç çocuğum var, en küçüğü 9 yaşında ve özürlü, kulağı duymuyor ve konuşamıyor. Eşim çalışmıyor, bu asgari ücretle nasıl geçineyim?” dedi.

Mustafa’nın patronunun sermayesi büyüdükçe büyümüş, market üstüne market açıp zincir kurmuş. Yüzlerce işçiyi günde 12 saat, asgari ücrete çalıştırıyor. İşçileri günde 4 saat fazla çalıştırıyor ama fazla mesai ücreti ödemiyor. Patronlar işçilerin örgütsüzlüğünden, dağınıklığından, bilinçsizliğinden güç alarak işçileri birer köle gibi çalıştırıyor. Bilinçsiz ve örgütsüz işçiler patronun işi için gerekliyse bilgisayarı da, makineleri de, gerekli her bilgiyi de öğreniyorlar. Ne yazık ki kendilerine hava, su, ekmek kadar gerekli olan örgütlenmeyi ve mücadeleyi bilmedikleri için kendi güçlerini unutuyorlar. Ekmek için, geçinebilmek için patronlardan medet umuyorlar. Tıpkı bizim işçi Mustafa gibi. İster asgari ücrete çalışalım, ister daha düşük ve sigortasız, ister asgari ücretten daha yüksek bir ücret alalım, iş ayrımı, meslek ayrımı yapmadan bir araya gelmeli ve birlikte davranmalıyız. Örgütsüzsek tek başımıza Mustafa, Ayşe, Ahmet, Mehmet oluruz. Tıpkı bugün Mustafa’nın tek başına olması gibi. Ama bir araya geldiğimizde güçlü bir sınıf oluruz.


Kaynak URL: https://uidder.org/sakin_asgari_ucretten_fazlasini_istemeyin.htm

Links
[1] https://uidder.org/file/kriz-419-2jpg