
Uludere Katliamı Kartal’da Lanetlendi
Katliamı lanetlemek için, 30 Aralıkta, Kartal’da Halkların Demokratik Kongresi bileşenlerinin, UİD-DER ve sosyalist kurumların katıldığı bir basın açıklaması yapıldı. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın “Tek yönlü uyguladığımız entegre bir stratejimiz var devlet olarak. Sınır ötesi operasyonlardan, KCK operasyonlarına hepsi koordinasyon içinde, tartışılmış, kararlaştırılmış, planlanmış ve yürütülmektedir” ifadelerine dikkat çekilerek tüm bu saldırıların planlı olduğunun altı çizildi. MGK toplantısının ertesinde böyle bir katliamın yapılmasına dikkat çekildi. Katliamın planlayıcılarının açığa çıkartılması ve bizzat sorumlusu olan İçişleri Bakanı Şahin ile Genel Kurmay Başkanı ve Hava Kuvvetleri Komutanının istifa etmesi istendi. Kürt halkına dönük saldırılara son verilmesi, askeri operasyonların durdurulması, devrimcilere, ilericilere dönük kıyım harekâtının bitirilmesi ve “Toplumla Mücadele Yasası”nın ve Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması talep edildi.Basın açıklamasında “Kaza değil, bu bir katliam!”, “Katil devlet hesap verecek!”, “Kürtlere özgürlük, Kurdara Azadi!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Bîji bratiya gelan!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganları atıldı.
Uludere Katliamı Taksim’de Protesto Edildi
30 Aralık Cuma günü Taksim’de de kitlesel bir gösteri yapılarak Uludere katliamı protesto edildi. 29 Aralık akşamı Diyarbakır’dan havalanan savaş uçakları bir katliama daha imza attı. Hedef Şırnak Uludere ve iş imkânı bulunmadığı için kaçakçılık yapan köylülerdi. Yaşları 12 ilâ 28 arasında değişen 35 köylü katledildi. Yapılan bu katliam, başta Diyarbakır olmak üzere birçok kentte kitlesel gösterilerle lanetlendi.
İstanbul Emek ve Demokrasi Güçleri 30 Aralık Cuma günü, Taksim’de basın açıklamasıyla bu katliamı protesto ettiler. Tramvay durağında toplanan sendikalar, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri “Katil Devlet Hesap Verecek!” sloganını öfkeyle haykırdılar. “Yeter Artık, Silahlar Sussun, Barış Hemen Şimdi!”, “Kirvem Hallarımı Aynı Böyle Yaz!”, “Bunun Adı Katliam!” pankartları açılarak Galatasaray lisesine doğru yürüyüşe geçildi. Yürüyüş esnasında sık sık atılan sloganlarla, alkışlarla ve zılgıtlarla Kürt halkına yapılan saldırı protesto edildi. “Susma Haykır, Savaşa Hayır!”, “Kaza Değil Bu Bir Katliam!”, “Hepimiz Kürt’üz, Hepimiz KCK’liyiz!” sloganları yürüyüş boyunca haykırıldı.
Basın açıklamasına geçilmeden önce Şırnak’ta katledilen insanlar için bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Basın açıklamasında devletin Kürt halkı üzerinde uyguladığı baskılara değinildi. Yapılan baskıların ve katliamların bugüne kadar sonuç vermediği ve bundan sonra da vermeyeceği, bu sorunun demokratik ve barışçıl yollarla çözülebileceği vurgulandı: “Basının böylesi bir soruna duyarsız kalması Kürtler üzerinde estirilen terörün hangi boyutlara ulaştığını da gösteriyor. 30 yıldır süren bu savaşın sorumluları akan bu kanı durdurmalıdır. Operasyonların durdurulması, kimsenin ölmemesi, daha fazla kan ve gözyaşı akmaması için herkesi üzerine düşen görevi derhal yerine getirmeye davet ediyoruz.”
HDK: Uludere Katliamı Devlet Politikasıdır
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) 29 Aralıkta İstanbul Tabip Odası’nda, son dönemde her türlü toplumsal muhalefete karşı yapılan sistematik saldırılara karşı “Sen de Sesini Çıkar” adlı kampanyaya çağrı yapmak için bir basın toplantısı gerçekleştirecekti. Ancak Şırnak’tan gelen katliam haberi nedeniyle toplantı bir saat ertelendi ve katliamı protesto eden bir basın toplantısı yapıldı.
HDK, Şırnak-Uludere’de 35 köylünün sınırdan geçerken uçaklarla bombalanarak katledilmesini protesto etti. BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü katliamla ilgili hakikatlerin ortaya çıkmasını istedi ve katliamcılardan hesap sorulması için mücadele edeceklerini açıkladı: “Şırnak’ta yeni bir katliam yaşanmıştır. Türkiye’deki bütün olayların sorumlusu hükümettir. Genelkurmay’ın açıklamasına göre hedef gözetmeksizin, kimlik bilmeksizin ateş edilmiştir. Gerek çevre halkı, gerekse yerel gazetelerden alınan bilgi bunu doğruluyor. Bizler barış, özgürlük çözümü arıyoruz. Bu olayın hakikatlerinin ortaya konması gerekiyor. Bu sorunlar bütün toplumu etkiliyor. Bunu hükümetin yanına bırakmayacağız. Ölümlerin sıradan olmadığını ve hesap soracağımızı söylüyoruz. Medyanın bu katliama sessiz kalmamasını istiyoruz.”BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ise baskı ve katliamların AKP politikası olduğunu ifade etti: “Savaşın ne demek olduğunu acı deyimlerimizden biliyoruz. Başbakan dışarıdaki katliamları onaylamıyor ama ülkesine gelince hiçbir şey söylemiyor. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin her fırsatta AKP’nin gerçek politikasını açığa çıkarıyor.” Biz barıştan, emekten yanayız diyen Tuncel, Kürtlere dönük baskı ve tutuklamalara da değindi ve basın emekçilerine seslenerek “bir ses de siz çıkarın” dedi.
İstanbul Blok milletvekillerinden A. Levent Tüzel konuşmasında olayın yanlışlık olmadığını, halkın bölgeden boşaltılmak istendiğini söyledi: “Bu katliam tarihte Guernica’yı, Muğlalı’yı hatırlatıyor. Bu olay yanlışlıkla olabilecek şey değildir. Yerlilerin, ‘biz tanıyoruz ateş etmeyin’ demelerine rağmen ateş edilmiştir. Bu insanlar sınırın iki tarafında yaşayan, akrabalarla iç pazar yapan kişiler. Benzin taşıdıklarını söylüyorlar. Vücutlarındaki yanıklar herhangi bir silah olmadığı gibi yangından da değildir. Bölge halkı ‘napalm’ kullanıldığını belirtiyor. Bölge insansızlaştırılmak isteniyor. AKP’ye göre her şey başarılı bir şekilde devam ettiriliyor. Medyanın olayın üzerine gitmesi gerekiyor. İdris Naim Şahin, bir ameliyat yapmak gerektiğini, arka bahçedeki ayrık otlarının temizlenmesi gerektiğini söylüyor. Belli ki bu katliam bunlardan biridir.”
Son olarak söz alan Ağrı Milletvekili Halil Aksoy, kullanılan silahların yeni denenen bir silah olabileceği üzerinde durdu. “Kazan” adlı bir bombanın da olabileceğini söyleyen Aksoy, medyada anlatıldığı gibi askerin, “dur” ihtarına uymadıkları, devletin şefkatli kollarına kendilerini bırakmadıkları için insanların vurulduklarını yalanladı. Aksoy, “Öyle olsaydı bu kadar insan ölmezdi” dedi.
Zalim Türk burjuvazisi, Kürtlere yönelik katliamcı geleneğini bugün AKP hükümeti eliyle sürdürüyor. Bu vahşi katliam bunu gösteriyor. 1943’te Van’ın Özalp ilçesinde 33 köylünün canını alan katliamın cellâtları onurlandırılmıştı. Özalp ilçesindeki jandarma sınır taburuna “Mustafa Muğlalı Kışlası” adını veren devlet, katliamcı geleneğini defalarca ispat etmiştir. Özalp’ten Uludere’ye, Diyarbakır’dan Sağmalcılar’a imha geleneği sürüyor.
Burjuvazi şunu iyi bilmelidir: Hiçbir dönem ezilenler zalimlere tamamen boyun eğmemişlerdir. Kürt halkı üzerinde uygulanan askeri ve siyasi baskılar son bulmalı, Kürt halkının demokratik talepleri derhal karşılanmalıdır. Bu katliama imza atan bütün askeri ve siyasi yöneticiler derhal görevden alınmalı ve cezalandırılmalıdırlar.