
Sen kendin işten çıktın!” Bu sözleri işyerinin müdürü Onur’a söylemiş. Onur benim yeğenim. Şimdi 20 yaşında. Çalıştığı markete iki ay önce girdi. Babası ayakkabı işinde kesimci olarak çalışıyor. Annesi çalışmıyor. Kız kardeşi lisede öğrenci. Bir de dört yaşında bir erkek kardeşi var. Ailesi iki yıl önce İzmir’den İstanbul’a daha iyi bir iş ve yaşam umuduyla gelmişler. Onur’un babası 1982’de işçiliğe başlamış. Ama sigortası için mücadele etmediğinden toplam 500 prim günü bile yok. Yani bu durumda mezarda bile emekli olamaz! Parçabaşı çalışıp “çok” para kazanacağım diye genelde sigortasız çalışmış. Çok para kazandığını zannetse de çok para kazananlar hep patronları olmuş.
Yeğenim geçen Cuma günü beni aradı. “Dayı, beni işten attılar. Ne yapayım?” diye sordu. Ben de, “neden attılar, sana bir kâğıt verdiler mi?” diye sordum. “Yok, dayı vermediler. Ama bana sen kendin işten çıktın diyor müdür” dedi. Ben de “Bölge Çalışma Müdürlüğüne dilekçe ver, şikâyetçi ol” dedim. Söylediklerimi yaptı ve şikâyetçi oldu. İşten atıldığı işyerine giderek “siz beni işten attınız. Ben de gidip Bölge Çalışma Müdürlüğüne dilekçe verdim, davacı oldum” deyince patron, “git şikâyetini geri al. Seni işe geri alıyorum” demiş. Patron Onur’u, “sen kendin işten çıktın” diyerek işten atmıştı. Lakin o boynunu büküp evinin yolunu tutmak yerine hakkı için mücadele etme yolunu seçince işine geri döndü. Onur hayatında ilk kez, bir işçi olarak kendisi için mücadele etti ve kazandı.