
On binlerce emekçiye AKP hükümetinin gündemine aldığı “Ulusal İstihdam Stratejisi” paketinin ne olduğunu anlattık. Bu paketin içinde en önemli maddelerden birisini şüphesiz kıdem tazminatının elimizden alınması oluşturmaktadır. Gerçekleri anlattığımızda CHP’ye oy veren işçi-emekçiler kadar AKP’ye oy verenler de saldırı paketine dur demek için imza verdiler. Çünkü bizler öncelikle işçi sınıfının bir parçasıyız ve bu saldırı işçi sınıfına yapılmaktadır. Şu ya da bu partiliyim demeden, sınıf kimliğimiz etrafında kendi çıkarlarımız için birleşmemiz gerekiyor. Kara kışa aldırmadan yürüttüğümüz çalışmalarda duyarlı emekçiler imza vermekle kalmadılar, özellikle de mahallelerde evlerine davet ederek, çay ikram ederek, imza toplamaya bizzat katılarak destek verdiler. Teşekkür ettiğimizde hep şu ortak tepkiyi alıyoruz: “Asıl bizler teşekkür ederiz, sadece kendiniz için değil bizler için de çabalıyorsunuz. Sizin yanınızda bizim yaptığımız nedir ki?”
Yürüttüğümüz çalışmalarda kadın işçilerin duyarlılığının daha fazla olduğunu bir kez daha gördük. Birçok kadın işçi imza atmayan kocasını, erkek arkadaşını ya da kardeşini ikna ederek imza attırdı. Aydınlı’dan bir grup işçi arkadaşımızın yazdığı okur mektubunda şunlar anlatılıyor: “Bir çifte imza kampanyamızı anlattığımızda erkek olan emekli işçi kendisini ilgilendirmediğini söyleyip imza atmak istemedi. Eşi ise ‘bari oğlunun hakları için imza at’ diyerek kocasına tepki gösterdi. Sonra da ‘ben işçiyim, tabii ki imzalarım’ diyerek imzasını attı. Bunun yanı sıra standımızı toplarken, ‘üşümüşsünüzdür çocuklar. Kaç kişisiniz? Size çay getireyim’ diyen ablalarımız da oldu. Bir taraftan sıcak çaylarımızı yudumlarken, bir taraftan da derneğimizin faaliyetlerinden bahsettik.”
Şüphesiz yürüttüğümüz çalışmadan rahatsız olanlar da vardı. Polis Kocaeli’nin Darıca ilçesinde açtığımız standı kaldırmak isteyerek demokratik hakkımızı kullanmamızın önüne geçmeye çalıştı. Bahanesi ise “vatandaş rahatsız oluyor” yönündeydi. Gebze’den bir grup işçi bu durumu bakın nasıl anlatıyor: “Bu konuşmalara şahit olan bir işçi, yanında eşi ve çocuğuyla standa geldi, imzasını attı. Sonra eşine de imza attırdı. Ardından polise dönerek, ‘hayır huzurumuzu bozan yok, gayet huzurla imza atıyoruz’ dedi.” İmza toplamak, saldırılara karşı tepkimizi dile getirmek bizlerin en demokratik hakkıdır, meşrudur ve buna polis karışamaz. İşçi ve ailesi imza kampanyasına sahip çıktıklarında aslında demokratik haklarına da sahip çıkmış oldular. Kurduğumuz imza stantlarına gelen işçi-emekçilerin önemli bir bölümü kıdem tazminatının kaldırılacağını bilmiyor. Özellikle genç işçilerin bu haklarının varlığından bihaber olmaları, patronların işçileri ne denli örgütsüz ve bilinçsiz hale getirdiğini gösteriyor. Bu vesileyle binlerce genç işçiye kıdem tazminatının ne olduğunu anlatma şansı bulduk. Gazi Mahallesi’nde yürütülen imza çalışmasına katılan gıda işçisi bir arkadaşımız sitemize gönderdiği mektubunda şunları aktarıyor: “Genç işçiler hep şu soruyu sordular: ‘Nedir bu kıdem tazminatı denilen şey?’ Bu hakkımızın ne olduğunu anlattığımızda genç işçi arkadaşlarımız da bize destek oldular. ‘İlk defa duyuyorum böyle bir hakkımızın olduğunu’ diyen genç işçi sayısı oldukça fazlaydı. Hatta iki işçinin aralarında geçen bir diyalog, durumun ne kadar kötü olduğunu gösteriyordu. Standın başındaki kalabalığı gören işçilerden biri diğerine soruyor: ‘Ne satıyorlar burada acaba, bu kalabalık ne?’ Diğeri cevap veriyor: ‘Kıdem tazminatları ellerinden alınıyormuş onun için imza topluyorlar.’İlk soruyu soran işçi ‘bize ne ya, ne olursa olsun biz yolumuza gidelim’ diyerek bulunduğumuz yerden hızla uzaklaşırken, arkalarından yetişip durduruyoruz. Ve derdimizi anlattıktan sonra bize verdikleri cevap şu oluyor: ‘Eğer siz bu konuyla ilgili bizi bilgilendirmemiş olsaydınız belki de böyle bir hakkımız olduğunu öğrenemeyecektik.’ İmzalarını attıktan sonra teşekkür ederek yanımızdan ayrılıyorlar.”
İmza kampanyamız sonucunda toplanan imzaları meclise göndererek, haklarımızın gasp edilmesine tepkisiz kalmayacağımızı göstereceğiz. Tüm sınıf kardeşlerimizi bu tepkiye ortak olmaya çağırıyoruz.