
İnsanın en doğal haklarından birisi barınma hakkıdır. Ancak milyonlarca işçi bu hakkını kullanamıyor. Çoğumuz kirada oturuyoruz. Durum böyle olunca da aldığımız ücretlerin büyük bir kısmı ev kiralarına gidiyor. Kış aylarında durum çok daha kötü bir hal alıyor. Soğuk kış günlerinde ısınmak da ayrı bir sorun haline geliyor çünkü. İçinde oturduğumuz evlerin hali belli. İşçi mahallelerinde evler aşağı yukarı aynıdır. Ucuza inşa edilen evlerdir bunlar. Bu evlerin içinde ısınabilme çabası bizler için tam bir eziyet haline geliyor. Evin içinde bile çok kalın giyinmek zorunda kalıyoruz. Hatta bir keresinde montla yatağa girdiğimi biliyorum. Çünkü bu sistemde ısınmak da çok pahalı. Isınmak için doğalgaz kullanmak, maaşımızın kalan kısmını doğalgaz faturasına yatırmak anlamına geliyor. Doğalgaza gelen son zamların ardından, bizlerin bu yolla ısınması daha da zorlaştı. Doğalgazın olmadığı işçi mahalleleri de var. Buralarda insanlar ısınmak için soba yakıyor. Kömürden tasarruf edebilmek için plastik, eski eşya gibi elimize ne geçerse yakmaya çalışıyoruz.
İşte bu mahallelerden bir tanesi de Altınşehir Mahallesi. Meselâ bu semte geldiğinizde sigara içmenize gerek kalmıyor. Çünkü evlerin bacalarından çıkan pis duman bütün sokaklara çöküyor. Hele akşam olduğunda bazı sokaklarda göz gözü görmüyor. Yakılan şeylerden dolayı zehirlenme ihtimalimiz de çok yüksek. Aslında teknolojinin bugün geldiği noktada, insanların ısınmak için kullandığı bu yöntemler çok ilkel. Patronların yaşadığı evleri televizyon dizilerinden seyrediyoruz. Onların asla ısınmak gibi bir sıkıntısı olmuyor. Düşünün, biz evin içinde ateş yakarak küçücük gecekonduyu ısıtamazken, onlar koca koca köşklerinin içinde adeta Ağustosu yaşıyorlar.
Bu adaletsizliğin nedeni içinde yaşadığımız sömürü sistemidir. Bu sistem öyle bir işliyor ki, biz işçiler bütün zenginlikleri ürettiğimiz halde, yoksulluğun getirdiği sıkıntılarla boğuşuyoruz. Zenginlik üzerinde hiç emeği olmayan bir avuç asalak bizleri sefalete itiyor. Ürettiğimiz her şeye el koyarak kendileri lüks bir hayat sürüyorlar. Her zaman güzel olanı kendileri alıp, kötü olanı bize dayatıyorlar. Ama bir gün bu devranın sona ereceğini buradan herkesin bilmesini isterim.