
Türkiye ekonomisi büyüyor, hem de Çin’den sonra en hızlı büyüyen ikinci ülke Türkiye. Peki, bu büyümeden bizim payımıza ne düştü, ne düşüyor? Bugüne kadar payımıza bol zam düştü. İğneden ipliğe her şeye zam geldi. Sofrada en çok tükettiğimiz gıda olan ekmek de gramajı düşürülerek zamma kurban gitti. Çok fazla ekmek yiyormuşuz ve haliyle şişmanlıyormuşuz. Hiç kimse sormuyor bu işçi niçin bu kadar ekmek tüketiyor diye? Bir işçi olarak cevap veriyorum, et vardı da biz mi yemedik? Nasıl beslendiğimiz belli, soframız zengin sofrası gibi değil ki elli çeşit yiyecek olsun, onlardan da ekmeğe sıra gelmesin. Bizim sofrada mercimek çorbası var, haliyle suyun değişik versiyonunu içmekle karın doymayınca yüklen babam ekmeğe. İzlediğimiz televizyon dizilerinde hep zenginlerin hayatı anlatılıyor, bakıyoruz adam kahvaltıda en fazla bir iki dilim ekmek yiyor.
Çünkü balıydı, zeytiniydi, peyniriydi, kaymağıydı, sucuğuydu, salamıydı, jambonuydu, sütüydü, daha adını bilemediğimden yazamadığım bir sürü yiyecekten ekmeğe sıra gelmiyor. Sanırsın ki ekonomi büyüdü de bir elimiz yağda bir elimiz balda. En çok tükettiğimiz ekmek, ona da zammın başka bir çeşidi yapılarak gramajı düşürüldü. 300 gram ekmeğin fiyatı 1 Lira iken şimdi 250 gram ekmeğin fiyatı yine 1 Lira. Yani aldatmacanın böylesi görülmedi, güya ekmeğe zam gelmemiş. Efendim insanlar obez olmasınlar yani aşırı şişmanlamasınlar diye ekmeğin gramajı düşmüş, artık ekmeğin içinde kepek unu daha fazla olacakmış, böylece işçi emekçi obez olmayacakmış. Ne şahane bir düşünce, meğer obezitenin sebebi ekmeğin 50 gram fazla oluşuymuş. Bilimsel araştırmalara taş çıkartan bir tespit doğrusu.
Aslında bizimle kafa buluyorlar ve biz işçiler örgütsüz olduğumuz için bunların farkına varamıyoruz. Bizler sabahtan akşama kadar pestilimiz çıkana kadar çalışırken, TV programlarında akşam altıdan sonra yemek yemeyin, ağır şeyler yemeyin, meyve yiyin vs. diye akıl veriyorlar. Her gün 45 dakika yürümemiz gerektiği söyleniyor, egzersiz yapın deniyor. Gerçi yürüme işini işe giderken mecburi yapıyoruz, hatta kimimiz bu süreyi de geçiyor, ama yine şişmanız. Çünkü pek muhterem uzmanların söyledikleri bize uymuyor. Onlar akşam altıdan sonra yemek yemeyin diyor, hele ekmek asla; bizse akşam geliyoruz saat olmuş on, sofrada var çorba ekmek, patates ekmek dayan babam dayan.
Ekonomi büyüdükçe bizim sofrada çeşit azaldı. Önceleri nadir de olsa et yiyebiliyorduk, şimdi bize uğramaz oldu. Onun yerine üstün zekâ uzmanlar mercimeği öneriyorlar, etle eş değermiş, içinde demir varmış. Mercimek bu kadar besleyiciyse o zaman siz mercimek yiyin, biz de et yiyelim.
Ekonomi büyüdü sıra ekmeğe geldi, biraz daha büyürse onu da bulamayacağız. En iyisi bu ekonomi büyümesin. Çünkü büyüyen ekonomi patronların ekonomisidir, onların vahşi sömürüsüdür. Biz işçiler örgütlenmedikçe, bilinçlenmedikçe ekonomimiz büyümez, soframızda bir lokma dahi artmaz. Herkesin sağlıklı bir şekilde beslendiği insanca bir düzen kurmak bizim elimizde. Patronların sömürü düzenini yıkmak için büyük ozan Nazım Hikmet’in dediği gibi yürüyelim ete, ekmeğe, hürriyete doymak için!