Kurfalı Mahallesi’nde “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyelim” adlı imza kampanyamızın çalışmaları sürüyor.
Çalışma sırasında, iki genç işçi meraklı gözlerle bizleri izliyordu. Onlara işçi haklarından, işten atıldıklarında alacakları tazminattan bahsettik. Bu kardeşlerimiz, sokaklarda bulunan çöp konteynırlarından kâğıt, naylon gibi atık madde topluyorlardı. Oldukça soğuk havaya rağmen birinin üzerinde ince bir kazak, diğerinde büyük ihtimalle çöpten bulunmuş ya da bir yakını tarafından verilmiş soğuğu pek kesmeyecek bir deri ceket vardı. Kampanyamızdan bahsettikten sonra “peki imzalarsak bize bir şey olur mu” dediler. Bu soruyu imza kampanyamız boyunca birçok defa duydum. O zaman düşündüm. Kaybedecek neyimiz var? İşçi arkadaşlarımızın bir kısmından böyle soruların gelmesi, bize 12 Eylül faşist darbesinin insanların bilincini nasıl teslim aldığını tekrar gösterdi. 12 Eylül dönemi geride kalmış olmasına rağmen, zihniyeti devam ediyor. Bu soru karşısında arkadaşlara, “sizin aylık kazancınız ile patronların bir akşamda yedikleri yemeğin parası aynı, daha ne olacak?” dedik ve bunun üzerine “tamam biz de imzalayalım” yanıtını aldık.
Kölelik koşullarında çalışan bu arkadaşlar bile “bize bir şey olur mu” diye çekiniyorsa, biz örgütlü işçilere daha çok görev düşüyor demektir. Asıl çekinmesi gerekenler, kaybedecek çok şeyleri olanlar burjuvalardır, patronlardır. Bizlerin ise kazanacağı ve cennete çevireceği koskoca bir dünya vardır.