
Beş yıldır örtbas edilmek üzere yürütülen Hrant Dink davasının tüm işleyiş süreci ve sonucu, katillerin bizzat devlet güçleri tarafından yönlendirildiğini, sonrasında da korunup kollandığını çok çarpıcı bir şekilde göstermiştir.
Hrant Dink Ermeniydi. Yüzyıllardır Anadolu’da yaşamış Ermeni halkının sosyalist bir aydınıydı. Agos adında Türkçe-Ermenice bir gazete çıkartıyor ve yazılarında Türkiye’deki her etnik topluluğun barış içinde yaşaması gerektiğini söylüyordu. Yazdığı yazılar, düşünceleri ve etnik kökeni birilerinin hoşuna gitmedi. Tehditler almaya başladı. Dink’in avukatı Erdal Doğan, “Dink’in tehdit edildiğini, ancak durumu bildirdiği Şişli Savcılığı’nın herhangi bir ilerleme kaydetmediğini” söylüyor. Hrant Dink, öldürülmeden bir yıl önce 19 Ocak 2006 tarihinde, Agos’taki makalesinde tehditler aldığını belirtmişti. Ama bunu yazması katledilmesini engellemedi.
Hava soğudu ve karanlık bir uğultu çöktü şehre. “Kendin gibi olmayanı yok et” zihniyeti devreye girdi, kanlı ellerini herkese gösterdi. 19 Ocak 2007’de, Şişli’de Halaskârgazi caddesi üzerindeki Agos Gazetesi’nin önünde, yakın mesafeden başının arkasına üç el ateş edip öldürdü Hrant Dink’i, faşist katiller. Bu alçakça cinayet sessizce geçiştirilemedi. Kitleler Hrant için sokağa döküldü. Bunun üzerine “katilin bulunduğu” açıklandı. Katil zanlısı olarak Ogün Samast gösterildi. Gözaltına alınan tetikçi Samast’la polisler, askerler arka fonda Türk bayrağı ve “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez” yazısı ile “hatıra” fotoğrafları çektirdiler. Onu kahraman ilan ettiler. Bu katil, diğer katillerin de göğsünü kabartmıştı.
Hrant Dink’in cenazesine binlerce insan katıldı. Cenazede açılan “Hepimiz Hrant Dink’iz, Hepimiz Ermeniyiz” pankartlarını sindiremediler milliyetçilik yarışı yapanlar. Faşist MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, pankarta tepki olarak, ağzından köpükler saçarak “Bu ne demek? Hepimiz Türküz, Hepimiz Mehmed’iz” dedi. Ogün Samast için “çocuktur” dedi yargı. Daha küçücük bir çocuk o, öpüşün barışın, olay tatlıya bağlansın hadi! Polis müdürü “milliyetçi duygularından” dem vuruyordu bu çocuk katilin. İşi bir çocuğun üzerine atarak faşist devlet güçleri gözlerden saklanmaya çalışılıyordu. Nitekim mahkemeye göre de ortada örgüt de yokmuş! Herkesi potansiyel “terörist” ve örgüt üyesi gören “bağımsız yargı” kör olmuş olmalıydı ki, hiçbir şey görememişti.
Milliyetçilik, ırkçılık zehri insanlara zerk ediliyor. Ne de olsa bölünmüş kitleleri yönetmek çok daha kolay. Parçala, böl, yönet taktiği her zaman etkili olmuştur. Biz bu filmi defalarca izledik. Sivas, Çorum, Maraş, Malatya, 1977 1 Mayıs’ı… Hepsinin arkasında eli kanlı faşist katiller ve burjuva devlet vardı. Bu katiller işçi sınıfına büyük acılar yaşattı.
Faşizme, milliyetçiliğe karşı birleşmeli, aramıza nifak tohumları serpen katillerin hesaplarını boşa çıkartmalıyız. Kardeşi kardeşe düşüren, ezilen halkları baskı ve zulüm altında inleten, işçileri ve sosyalistleri baskı altında tutan, nice yiğit insanımızı katleden bu namussuz düzenin çarkına çomak sokma vaktidir.