
İşçinin payına ne düştü peki? Uzun çalışma saatleri, düşük ücretler, iş kazaları ve meslek hastalıkları düştü. Katmerli sömürü düştü. Bir simit alacak kadar zam düştü. Aybaşını nasıl getireceğiz soruları düştü. Maddi imkânsızlıklar ve işsizlik girdabının içine girip hayata karşı yenik düşen bir nesil düştü. Dünyanın en büyük on altıncı ekonomisi olmuş bir ülkede düşen düşene arkadaşlar. Ekonomisiyle krize rağmen büyük bir yükseliş kaydeden bir ülkeden bahsediyoruz. Dış politikasıyla dünyada mazlum olarak gösterilen sözde model bir devletten bahsediyoruz. Bu devlet mi ezilenden yana? Ülke büyüyor dedikleri aslında patronların daha da semirmesidir arkadaşlar. Patronlar işçileri sömürerek büyürler. Dünyanın en büyük onuncu ekonomisi olmak isteyen bir ülkede işçilere yönelik saldırıların daha yoğun ve katmerli bir şekilde geleceğini görmek pek de zor olmasa gerek. Bu yükselişler tarihin her döneminde böyle olmuştur. Ezilen birileri varsa sırtından kazanç sağlayan birileri de vardır. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle. Dünyanın dört bir yanında saldırılar devam etmekte.
Amerika’da, İngiltere’de, Yunanistan’da, Japonya’da, Mısır’da, Tunus’ta, Cezayir’de ve diğer ülkelerde. Tepkiler giderek artmakta. İşçi sınıfı kazanılmış haklarını patronlara vermemek için örgütleniyor. Bu haklar kolay kolay kazanılmadı. Kolay kolayda verilmeyecek. İşçi sınıfının şanlı mücadelesinin çiçekleridir. İşçi atalarımızın bizlere bıraktığı miraslardır. Sahip çıkmamız gereken vasiyetleridir. Türkiye işçi sınıfı olarak saldırılara, baskılara, hak gasplarına geçit vermeyeceğimizi göstermek için örgütlenelim. Birlik olalım. İşçi sınıfının gücünü patronlara gösterelim. Dünya işçi sınıfının sesine ses verelim ve haykıralım hep bir ağızdan: YAŞASIN SINIF DAYANIŞMASI!