Geçtiğimiz Pazar günü Sarıgazi temsilciliğimizde 100 Bin Kişiydiler adlı belgesel filmi izledik. Belgesel, Zonguldak kömür işçilerinin grevini ve Ankara yürüyüşünü anlatıyor. 100 Bin Kişiydiler belgeseli, Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir eylemin öyküsünü, eylemi yaşayanların ağzından anlatıyor.
Ağır koşullar altında ve her an ölüm tehlikesiyle burun buruna çalışan maden işçileri, daha iyi ücret, çalışma ve yaşam koşulları için Ankara’ya, beş gün sürecek bir yürüyüş kararı alıyorlar. 12 Eylül 1980 darbesinden büyük yaralar alan işçi sınıfı için bu eylem çok önemliydi. Grev ve yürüyüş, mücadele eden işçilerin, aileleriyle birlikte nasıl dönüşebileceklerini de gözler önüne seriyor. Bir maden işçisinin, “verdiğimiz demokrasi mücadelesi aldığımız ücretin önüne geçmişti” sözleri işçilerin yaşadığı dönüşümü anlatıyordu. Yola koyulan işçiler, geçtikleri kasabalarda ağırlandılar. İşçiler halkın kendilerine nasıl sahip çıktığını büyük bir mutlulukla anlatıyorlar.
Fakat madenci yürüyüşü Ankara’da hükümeti ayağa kaldırmıştı. Patronlar ve hükümet korkuyordu. Bu eylemi durdurmak istiyorlardı. “Ölmek var, dönmek yok”, “gemileri yaktık” diyen Genel Maden-İş Başkanı Şemsi Denizer yürüyüşü önce engellemek istemiş, ama işçilerin kararlı tutumu sonucunda bu fikrinden vazgeçmek zorunda kalmıştı. Yürüyüş ilerleyip işçi çığ gibi Ankara’ya doğru aktığında, sendikal bürokrasi de kontrolü elinden kaçırma ve koltuğunu kaybetme korkusu yaşamaya başladı. İşte bu noktada ANAP hükümeti ve sendikal bürokrasi ele ele verecekti. Dördüncü günün sonunda yaptığı konuşmada, herhangi bir anlaşmaya varılamadığı halde, işçilerin ona olan güvenini kullanarak, onları geri dönmeye ikna etti. Yürüyüşte ısrar eden işçileriyse “hain” ilan etti. Dönemin başbakanı Yıldırım Akbulut ve bakanlardan İmren Aykut, büyük bir pişkinlikle işçilerin taleplerinin büyük bir kısmını karşıladıklarını anlatıyorlar.
Belgesel, sınıfımızın mücadele tarihi için önemli bir deneyim aktarıyor. İşçilerin kitlesel mücadelesi karşısında egemenlerin nasıl titrediğini bir kez daha gördük. Benzer mücadeleler olmaya devam edecek. Ama bu mücadelelerin de yolundan çevrilmemesi için işçilerin bilinçli ve örgütlü olması lazım, ayak oyunlarına kanmaması lazım. Bu nedenle bu mücadele deneyimlerinden dersler çıkarmak gerekiyor. Bu da ancak UİD-DER gibi işçi örgütlerinde örgütlenerek mümkün olabilir. UİD-DER, geçmişin mücadele deneyimlerini günümüzün genç işçilerine aktarmaya, mücadelenin yolunu, yordamını göstermeye devam ediyor.