
Bizler fabrikamızda mücadele ederek Petrol-İş Gebze şubesine üye olup sendikalı çalışmaya başlamış örgütlü işçiler olarak, sendikalı olmak için mücadele veren Kampana işçisi arkadaşlarımıza destek olabilmek ve sınıf dayanışmasını yükseltmek için bir ziyaret gerçekleştirmiştik. O gün, tam 311 gündür direniş çadırındaydılar. 12 mücadeleci arkadaşımız, işe iade davalarını kazanmışlardı. Bu nedenle gerçekleştirecekleri basın açıklaması için çadırlarını ziyarete gitmiştik.
Öncesinde arkadaşlarımızın bu kararlı mücadelesine bir miktar da maddi destek sağlayabilmek için fabrikamızda bir dayanışma fonu oluşturduk. İstisnasız amirinden memuruna, ustasından üretim işçisine kadar tüm arkadaşlarımızın bu fona destek sunmalarını sağladık. Fabrikamızdaki işçilerin gösterdiği bu hassasiyet bizi çok mutlu etmişti.
O gün, gündüz vardiyasında çalışmayan arkadaşlarımızla Tuzla deri sanayine sloganlar atarak gittik. Direnişteki arkadaşlarımızın yanına vardık. Kısa bir selamlaşmadan sonra çadırın içerisine girerek direnişçi arkadaşlardan yaşadıkları süreci ve direniş süresi boyunca edindikleri tecrübeleri dinledik. Anlattıklarına göre, Kampana’yı kadın işçiler örgütlemişti. İşten ilk atılan ve direnişi başlatanlar yine iki kadın işçiymiş. Bu durum aslında tek bir durumun özetiydi. Hayatın her alanında ve özellikle mücadelede, kadın ve erkek eşittir. Mücadele kas kuvvetiyle ya da şekil farklılığıyla değil, yürekle ve azimle verilebilir. Kampana direnişçisi 12 arkadaş, Tuzla deri sanayiinde bunun en güzel örneğini sergiliyorlardı. Bu ziyaret bize çok şey kazandırdı. Aramızda daha önce hiç direniş, grev ya da mücadele görmemiş arkadaşlarımız bulunmaktaydı ve bu ziyaret, onlarda muazzam bir etki sağlamıştı. Öyle ki bazı arkadaşlarımız, kadın işçilerin de erkek işçiler kadar cesurca mücadele edebileceğini ilk kez kavrıyordu.
Deri sanayiinde çalışan işçilerin, öğlen yemeklerini çarçabuk yedikten sonra kalan zamanda, fabrikalarından çıkıp sloganlar atarak gruplar halinde o çadırın önüne gelmeleri, direnişçilere destek olmaları muazzam bir dayanışma örneğiydi. Bir anda 600-700 işçinin orada birikerek tek yürek, tek ses olması ve Kampana patronu şahsında bütün patronlara karşı mücadelede Kampana işçilerini yalnız bırakmaması bizi çok duygulandırmıştı. Birliktelik öyle kuvvetliydi ki, birisi düşse on kişi tutup onu kaldıracak gibi görünüyordu. Bizler örgütlü mücadelenin en büyük güç olduğunu görmüştük bir kez daha.
Direnişçi arkadaşlarımız davalarını kazanmışlardı. Ama kazanımları dava ile sınırlı değildi. Kazanımları kendileriyle de sınırlı değildi. Biz de çok şey kazanmıştık. O gün orada, genç, yaşlı, kadın, erkek, işçilerin bir araya geldiklerinde ne kadar güçlü olabileceklerini görmüştük. Onlar şimdi karakışa rağmen mücadelelerine devam ediyorlar. 8 Mart yaklaşırken Kampana direnişçisi kadın işçilerin şahsında tüm emekçi kadınları selamlıyoruz. Kadınıyla, erkeğiyle direnen onurlu Kampana işçisi kardeşlerimize mücadelelerinde yanlarında olduğumuzu söylüyoruz. Mücadeleleri mücadelemiz, direnişleri de direnişimizdir. Kazanacaklarına, kazanacağımıza inancımız tamdır.
Yaşasın işçilerin uluslararası mücadele birliği!
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!