Daha önceki işyerimde bir arkadaşa mücadele etmekten bahsedip derneğimize davet etmiştim. Her defasında bu işler zor deyip hep gelmemek için bahane üretiyordu. Bir taraftan da sürekli geçim sıkıntısından bahsediyor, kurtuluşu fazla mesailerde arıyor, sürekli mesaiye kalıyor, aldığı para yine de yetmiyordu.
İşyerindeki bazı dayatmalara karşı çıktığım için işten atılmış ve yeni bir işe girmiştim. Aradan aylar geçti ve bir gün Esenyurt’ta dolaşırken aynı arkadaşla karşılaştım. Şok olmuştum çünkü bu arkadaş herkese bağırıyordu. Yoldaki kaldırım taşına, ezan sesi gelen minareye, tanımadığı insanlara ve giden araçların peşi sıra. Yani bu arkadaş kafayı yemişti, artık onun gözünde herkes ve her nesne suçluydu. Yanına yaklaşıp ismini söyleyince yüzüme baktı, beni görünce o da şaşırdı ve gene etrafa bağırarak uzaklaştı.
Daha önce okumuş olduğum bir yazıda her 5 kişiden birinin delirdiğini veya psikolojisinin bozulduğunu öğrenmiştim. Şimdi ise evini geçindirmek için gece gündüz demeden ter döken bir insanın delirmesi açıkçası beni üzdü.
Tüm bu yaşadıklarımızı görüp, kafayı yememek zor! Tabii eğer mücadeleci bir kişi değilseniz. Hayat o kadar acımasız ki, ya bazı şeyleri görmemek için kör olacaksın, ya görüp bunu değiştirmek için mücadele edeceksin ya da açıkçası delireceksin.
Hangi akıl alabilir, bir insanın 12-14 saat çalışıp üstüne bir de aç kalmasını, parasızlık çekmesini, aynı yerde bir başka insanın da elini hiçbir işe sürmeden altında lüks araçlarla gezmesini, binlerce çalışanın emeğine el koymasını, tüm toplumun hakkı olan dünyayı parsel parsel bölmesini.
Evet dostlar, kapitalist sistem her gün daha da çirkinleşiyor ve biz işçilere seçenek bırakmıyor. Ya kör gibi yaşayacağız, ya delireceğiz ya da insanın insan gibi yaşayacağı bir dünya inşa etmek için mücadeledeki yerimizi alacağız.