1800’lerde işçi sınıfı hemen her gün yeni bir hak için mücadele ediyordu. Her yeni gün bir direnişe tanık oluyordu. Şimdilerde ise her geçen günümüz yeni bir hak kaybı demek artık. Sermaye sınıfının kendi meclislerinden geçirdiği yasalarla, zamanında mücadele ederek kazandığımız haklarımızı bugün örgütsüzlüğümüz nedeniyle bir bir yitiriyoruz. Meclisten geçen yeni yasalar işçi ve emekçilerin yararınaymış gibi gösteriliyor ve tepkiler bu şekilde en aza indirilmiş oluyor. Ancak örgütlü işçiler olarak bizler bu işin iç yüzünü biliyor ve buna karşı mücadele veriyoruz. Gözünü kâr hırs bürümüş sermayedarlar şimdi de kıdem tazminatlarımıza göz diktiler. Sözümona kıdem tazminatlarını bir fona aktaracaklar ve böylece işçiler bu haktan daha kolay faydalanabilecekler. İşin aslının bu olmadığını tüm örgütlü ve sınıf bilinçli işçiler biliyor. 2008 yılında iyice ayyuka çıkan krizinden sonra, bizler işsiz kaldığımızda yararlanalım diye oluşturulan işsizlik fonu “kriz var, işçiler işten atılmasın” gibi “masumane” niyetlerle patronlara aktarıldı ve patronların kârına kâr kattı. Yani kıdem tazminatlarının fona aktarılmasının sonu işsizlik fonu göz önüne alındığında “meçhul”…
Biz UİD-DER olarak, işçi sınıfının mücadele ederek kazandığı bu en temel haklarımızdan biri olan kıdem tazminatı hakkımızın gaspına karşı her gün okullarımızda, işyerlerimizde, sokaklarda mücadele ediyor ve bir imzayla da olsa işçi dostlarımızdan destek istiyoruz. Kıdem tazminatının fona devredilecek olmasının işçi ve emekçilere yansıtıldığı gibi yeni bir hak olmadığını, aksine bunun bir hak gaspı olduğunu anlatıyoruz. Bu yasa hayata geçirilmesin diye başlattığımız imza kampanyamız için tüm kötü hava koşullarına rağmen vazgeçmeden bir hakkımızın daha elimizden alınmak istendiğini işçi arkadaşlarımıza duyuruyoruz. Durumdan bihaber olan biz anlattığımızda hiç vakit kaybetmeden imzalıyor. Tabii tersi durumlar da var. Bu yasanın çıkarılması ve fonun daha iyi olacağına dair düşünceler… Sanki reklâm broşürü dağıtıyormuşuz gibi yüzümüze bakmadan, istifini bile bozmadan önümüzden geçenler… Sistemin ve örgütsüzlüğün bu topluma “kazandırdıkları” bunlar işte. Hakları uğruna bir imza bile atmaktan korkan bireyler.
Biliyoruz ki bu bir süreç ve bugün olmasa da yarın, korkan bu yüzler elbet örgütlülük bayrağını ellerine alacaklar. Çünkü hiçbir yanlış ve haksızlık cevapsız kalmaz, çünkü toplumda hâlâ UİD-DER gibi gerçek bir işçi örgütü var ve mücadeleden asla vazgeçmeyecek. Uğruna kanların döküldüğü haklarımızın elimizden bu kadar kolaylıkla alınmasına izin vermeyeceğiz.