
Dershanede öğretmen olmak nedir? Bundan bahsetmek isterim sizlere.
Mezun olmanızı takip eden ilk yıl işe alınmazsın, çünkü deneyimin yoktur. Dershaneleri dolaşırsın tek tek, çoğundan geri çevrilirsin. Sonunda bir dershanede iş bulursun ve çalışmaya başlarsın. Ama şartlarını kabul edersen. Peki, nedir bu şartlar? Bir yıl boyunca stajyer öğretmen olarak çalışacaksın ve 150 TL maaş alacaksın, yani asgari ücretin beşte biri kadar bir maaşla zorunlu olarak bir yıl köle gibi çalışacaksın. Mesai saati diye bir şey yoktur, herkesten önce gelir, herkesten sonra çıkarsın. Ne Cumartesin vardır ne Pazarın. Haftanın altı günü makine gibi çalışırsın. İzin günün Pazartesidir ama onda da sınav gözetmenliği yaparsın, böylece haftanın yedi günü esnek mesai şartları ile bir yıl çalışırsın. Ha, diyelim ki yoruldun, işi yarıda bıraktın, işte o zaman stajyerliğin yanar ve seneye tekrar stajyer öğretmen olarak işe başlarsın. Ve iki kere stajyer öğretmenlik hakkını yakarsan bir daha stajyer olarak bile iş bulmak imkânsızlaşır. İşyerinde adam yerine konmazsın. Patron sana dershanede öğretmenliğin yanında bütün işleri yaptırır (bahçe sulama, broşür dağıtma, yük taşıma, sekreterlik vs.). Bir yılı tamamlarsın, stajyer değil uzman öğreticisindir artık. Peki, neye yarar bu? Hiç…
Patronlar senin gibi stajyerleri hiçe sayar, deneyim arayan adamlar “ne kadar ucuza kapatabiliriz bu işi” diyerek maaş pazarlığına başlarlar. Önce senin bir güzel moralini bozarlar, “yetersizsin, öğrencilerden-velilerden senin hakkında şikâyet var” ve “yine de biz seninle çalışmak istiyoruz” derler. 400 TL maaş, yol parası yok, yemek parası yok, 10 ay sigortanı yapar, 9 ay maaşını verirler, Eylülde sigortan başlar, Ekimde ilk maaşını alırsın, yani tam 50 gün sonra. Haziranın 15’inde istifa ettirilirsin, yaz aylarında maaş yoktur. Haziran, Temmuz, Ağustos aylarında cebinde beş kuruş para olmaz. Haftada 40 saat ders, 20 saat etüt sana verilir sürekli, sesini çıkarmazsın çünkü seni destekleyen kimse yoktur. Sesini biraz yükseltsen, hakkını arasan öğretmen olduğuna bakılmaksızın işten atılırsın. Devamlı işten atılmakla tehdit edilirsin, “sokakta bir sürü öğretmen var, sen olmazsan başkası olur” diyerek tehditleri sürer.
Peki, dershaneleri denetleyen bir kurum, kuruluş, sivil toplum örgütü var mıdır? Hayır! Dershane patronlarının her yerde adamı vardır, denetlenecekleri zaman bir haber gelir ve bütün usulsüzlükler kılıfına uydurulur. Gelen müfettişler öğretmenlerin yüzünü bile görmeden geri dönüp giderler. Ardından dershaneye her şey “düzgün ve pürüzsüz” olduğu için “Teşekkür Belgesi” gönderilir. Emeklilik bir hayaldir, çünkü yıllar geçip maaşınız artıkça fazla para vermek istemeyen patronlar “siz daha iyi kurumlara layıksınız” diyerek işinize son verirler. Maaşınız hiçbir zaman zamanında ve tam yatmaz, hep eksik ve gününden en az 15 gün sonra taksitle alırsınız. Değirmen nasıl buğdayı ezer, limon nasıl sıkılırsa dershane öğretmenleri de öyle ezilir ve sıkılır. İş bitince de bir kenara atılır. Geriye kalansa umutsuzluk ve nemli gözlerdir.
Her şeyin farklı olduğu, insanların insan gibi yaşadığı bir düzen içinde yaşamak istiyorum. Bunun nasıl yapılacağını öğrenmek istiyorum.