
İşçi-emekçilere dönük hak gaspları her geçen gün artıyor. İşçi sınıfının kazanılmış haklarına yeni bir kazanım eklenmediği gibi, var olanlar da ya tek tek ya da paketler halinde geri alınıyor. Bunun en temel nedeni patronlar sınıfı karşısında biz işçi-emekçilerin sınıfsal bilinçten yoksun ve örgütsüz oluşumuzdur.
Uzun çalışma saatleri, fazla mesailer, düşük ücretler, sosyal yaşamın neredeyse olmadığı bir çalışma sürecinin biz işçiler açısından neredeyse normal hale gelmiş olması, böylesi bir çalışma biçimini benimsemiş olmamız, sınıf bilincinden ne kadar uzakta olduğumuzu ve örgütsüz olduğumuzu göstermektedir. Oysaki işçi sınıfının tarihine baktığımızda mücadelelerle dolu bir tarih karşımıza çıkmakta. Bu mücadeleler sonucu bugün var olan haklarımızın sınıfın genel kazanımı haline geldiğini görmekteyiz.
Tarihimizi ve haklarımızı bilmememizden kaynaklı, biz işçiler yalnız kalmakta ve patronların saldırıları karşısında maalesef gereken cevabı verememekteyiz. Çalışan, üreten biz işçilerin karşılaştığı birçok sorun var. İşyerlerimizde karşılaştığımız sorunlardan biri de iş kazaları ve iş cinayetleri. İş kazaları bazı sektörlerde sıkça yaşanmakta; bazen küçük bir çizikle, bazen bir kırık ya da bir uzvumuzun kaybıyla, bazen de ölümle sonuçlanmaktadır. Maden ocakları, inşaat alanları, metal fabrikaları ve diğer birçok sektörde yaşanan iş kazaları çoğu zaman gizlenmekte ve resmi kayıtlara bile geçmemekte. Ben bir işçi olarak uzun süre inşaat sektöründe çalıştım. Sonra yaşamımı sürdürmek için metal fabrikalarında çalışmaya devam ettim. Hâlâ bir metal fabrikasında çalışmaktayım. Bu fabrikada çalışmaya başlayalı 2 ay oldu. Küçük çaplı iş kazaları her gün yaşanmakta ve çalışanlar için de normal hale gelmiş durumda. Fakat bir ay önce yaşanan iş kazasında bir işçi arkadaş çalıştığı prese elini kaptırdı ve sağ el parmakları komple ezildi. Tabii ki patronlar bu konuda işçilerden daha uyanık olduğu için iş kazası geçiren işçiyi özel bir hastaneye götürüyorlar ve tutulan raporda işçi bütün suçu kendi üzerine alıyor. Benden kaynaklı diyor. Kimsenin suçu yok diyor. Şikâyetçi değilim diyor. Bunları bir işçi nasıl söyler? İşveren hastane masraflarını ödememekle tehdit ediyor. Ayrıca işçi başka yerde iş bulamam kaygısıyla hareket ediyor. İşsiz kalma korkusu, aç kalma korkusu ve asıl olarak bilinçsiz olmamız biz işçilerin patronların yalanlarına, tehditlerine boyun eğmemize neden oluyor. Daha henüz işe geri dönmüş değil. Dönse bile tek elle ne kadar çalışabilecek bu işçi? Bir organını kaybetmenin yarattığı psikolojik travmadan kurtulabilecek mi? İşveren ve onların temsilcilerinin baskıları, çalışma saatlerinin uzunluğu, sistemin kendisinin biz işçilerde yarattığı diğer baskılar, kullanılan makinelerin emniyetli olup olmaması gibi birçok faktör iş kazaları ve iş cinayetlerine davetiye çıkarmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde gece vardiyasında çalışırken daha önceki çalıştığım işyerinden bir arkadaşla telefonla görüştüğümde işyerinden başka bir arkadaşın iş kazası nedeniyle hastanede yattığı haberini aldım. O kadar çok benziyor ki birbirine iki iş kazası da. Bu arkadaş da elini prese kaptırmış. Hem de sağ el parmaklarını. İkisi de artık sağ el parmakları olmayan işçi kardeşlerimiz. İki fabrikanın koşulları neredeyse aynı. Patronların ve ustabaşlarının yarattığı psikolojik baskı aynı. Daha fazla üretim için daha fazla baskı. İş saatleri uzun, kullanılan makinelerde iş emniyeti yok. Haberi aldığımın ertesi günü ziyarete gittim. Eski iş yerinden arkadaşlar da gelmişlerdi. Arkadaşa destek olmak için oradaydılar. İş kazası raporu tutulmuş ve arkadaş şikâyetçi olacağını tutanağa belirtmiş. Onun adına sevindim. Kazanın sebebinin kendisi olmadığının bilincinde olarak hareket etmiş. Hâlâ hastanede ve aldığımız bilgiler doğrultusunda sadece kaza nedeniyle tedavi görmüyor, ayrıca psikolojik ilaçla da tedavi görüyor. Çünkü geceleri uyuduğunda kaza anını yeniden yaşıyormuş. Ailesiyle konuştuk, arkadaşlarla konuştuk. Bu iş kazası nedeniyle arkadaşı yalnız bırakmamak gerektiğini konuştuk. O işyerinde çalışırken başka iş kazaları olmuştu ve ne yapmak gerektiğini çok konuşmuştuk.
Patronlar sınıfı ve onların uşakları biz işçilere yönelik her gün yeni saldırılar yaparken haklarımızı bilmememiz ve örgütsüz olmamız nedeniyle sürekli kaybeden biz oluyoruz. Sosyal yaşamımızı, bir uzvumuzu, yaşamımızı ve daha birçok şeyi kaybediyoruz. Neden hep bir şeyler kaybeden biz işçiler oluyor? Neden biz kazanamıyoruz? Çünkü sınıf bilincinden yoksun ve örgütsüzüz.