Örgütsüzlük o kadar lanet bir şey ki, insana ne bedeller ödetiyor. Sesimizi çıkaramadığımız için, örgütsüzlüğümüzden cesaret alan patronlar, bizi gece gündüz çalıştırıyorlar. Bu da yetmezmiş gibi ağız dolusu küfürler ediyor, hakkımız olan ne varsa çalıyorlar.
Çalıştığım fabrikada kadın işçilerden biri rahatsızlandığı için 3 günlük rapor alıyor. İşe döndüğünde rapor parasını muhasebeden istiyor. Fakat muhasebeci “bir sonraki ay vereceğiz” deyip onu iş başına yolluyor. Birkaç kez daha raporlu olarak işe gelmeyen işçi arkadaşımızın toplam alacağı 80 lirayı geçiyor. Fakat muhasebeciler her seferinde, “bir sonraki ay” deyip duruyorlar. Bir kez daha parasını istemeye giden arkadaşımıza bu sefer de, rapor parasını veremeyeceklerini, patronun bu durumu yasakladığını, üstüne üstlük “yatıyorlar bir de üstüne para mı istiyorlar?” dediğini anlatıyor. Duruma sinirlenen arkadaşımız; “Bu benim kanuni hakkım değil mi? Siz bana kanuni hakkımı nasıl vermezsiniz?” diye isyan edince, muhasebeciler de “abla biz sizin hangi kanuni hakkınızı veriyoruz ki, bunu verelim?” diyorlar. Sonuç olarak parasını alamayan işçi ablamız öfkeyle makinesinin başına dönüp çalışmaya devam ediyor. Çünkü patronun yaptığı hak gaspına karşı koyacak örgütsel bir gücümüz yok fabrikada.
Üç kuruş paramızı bile alamıyoruz. Bize ne sunulursa onu kabullenip makinemizin başına dönüyoruz. Bu böyle olacak iş değil. Örgütsüz olduğumuz gerçeği bize patronlar tarafından her defasında hatırlatılıyor. Artık bir şeylerin farkına varmalı ve bu namussuzların tekerine çomak sokmalıyız. Haksızlığa dur demenin tek bir yolu var; o da örgütlenmek. Alanlara çıkıp örgütlülüğümüzü göstermek için, kitlesel bir 1 Mayıs için herkesi UİD-DER ile alanlara davet ediyorum. Örgütsüz bir yaşam güçsüz bir yaşamdır.