
Türkiye büyüyen bir ekonomi ve bu büyümeden bize kalan hiç bir şey yok. Ekonomi bizlerin sırtında büyümesine rağmen, bize kalan sadece trajikomik bir asgari ücret ya da işsizlik oluyor. Ay sonu evimize üç kuruş daha fazla para götürebilmek için, uzun çalışma saatlerimizin üstüne bir de fazla mesaileri eklemek zorunda bırakılıyoruz. Bütün gücümüzü, enerjimizi işyerinde harcadıktan sonra, eve gelmek ve sabah tekrar işe gidebilmek ise başka bir çile.
Sabahın çok erken saatlerinde yola koyuluyoruz. Günün ilk ışıklarıyla fabrikalara giriyoruz. Dışarı çıktığımızda, gün ışığı yerini çoktan karanlığa teslim etmiş oluyor. Çalışma saatleri o kadar uzun ki, çoğu zaman sevdiklerimizin yüzünü bile göremeden bir günü bitirmiş oluyoruz.
Ulaşım sorunu, tüm bu yaşadıklarımızın üzerine “bir sen eksiktin” dedirtiyor. İşe ilk başladığımızda “servis” var denmesi bizi bir nebze de olsa mutlu ediyor. Ama eğer servis yoksa sabahları minibüs ve otobüsler için oluşan uzun kuyruklar tam bir çileye dönüşüyor. Akşamdan kalan yorgunluğumuzu bile atamadan, sabahın köründe tıkış tıkış, üst üste işe gitmeye çalışmak “lanet olsun” dedirtiyor hepimize. Çoğu zaman toplu taşıma araçlarına binemeyerek işe geç kaldığımız da oluyor. Öyle dolu oluyor ki araçlar, çoğu zaman beklediğimiz durakta durmadan geçip gidiyorlar. İşe geç kalmamak için tıklım tıklım otobüse binerken otobüstekiler tarafından günah keçisi ilan ediliyoruz. Çoğu zaman tutunmaya gerek bile kalmıyor arabalarda, çünkü düşebilecek bir alan olmuyor zaten. Elimizi cebimize atıp paramızı bile uzatamıyoruz.
Bunların hepsini ve daha fazlasını sabahları işe, okula giderken yaşıyoruz. En temel hakkımız olan ulaşımdan çok daha iyi faydalanmak bizlerin elinde. 1 Mayıs yaklaşıyor. Hep birlikte 1 Mayıs’ta en temel haklarımızı ve acil taleplerimizi haykırmak için alanlarda olmalıyız.
Parasız ve yeterli düzeyde ulaşım için haydi 1 Mayıs’a!