Fabrikada yemek molasından sonra havaların güneşli oluşunu fırsat bilip arkadaşlarımla birlikte dışarıda sohbet etmeye başladık. Bir arkadaşım “yaz geldi ama biz akşam 8’e kadar çalışacağız; bu güneşli havaların tadını çıkaramadan yaz gelip yine geçecek” dedi. Hepimiz çalışma saatlerinin uzun olmasından yakındık, küfürler savurduk. Ben de arkadaşlarıma hafta sonu gördüklerimi anlattım. “Geçenlerde UİD-DER’li bir grup işçi çarşının orta yerine stant açmış ‘İş Saatleri Kısaltılsın, Ücretler Yükseltilsin!’ diye bağırıyorlardı. Bir kampanya başlatmışlar. Söyledikleri hayata geçse ne güzel olur. Hem daha az çalışırız, hem de bundan daha yüksek ücret alırız” dedim. Bazı arkadaşlarım bu söylediğime “bizim ihtiyacımız da odur” diyerek destek verirken, bazı arkadaşlar da bu fikri çok tuhaf karşıladılar. Kimi arkadaşlarım “çalışma saatleri düşürülmez ki, o zaman insanlar iş beğenmez” derken; kimileri ise “buna devlet karar verir, o zaman kıyamet kopar” dedi ve umutsuz olduklarını söylediler. Demek ki bir kısmımız çalışma saatlerinin düşürülebileceğini hayal bile edemiyoruz. İş saatlerinin kısalmasını olmayacak bir şey sanıyoruz. Bugün neden 8 saat çalışma üzerinden ücret aldığımızı sorduğumdaysa, arkadaşlarım bunun nedenini söyleyemediler.
Birçoğumuz çalışma saatlerinin düşürülmesi ve ücretlerimizin yükseltilmesi talebine “güzel bir düşünce ama olmaz ki” diyebiliyor. Ancak bunu başarmak hiç de hayal değil. Önce işçiler olarak buna inanmamız, sonra da bir araya gelip örgütlenmemiz gerekiyor. Geçmişte Amerikalı işçiler 12-16 saat çalışma süresini 8 saate düşürmek için büyük bir mücadele verdiler. 1 Mayıs böyle ortaya çıktı. Bugün bizler de örgütlenip mücadeleye atılırsak, iş saatlerini kısaltabiliriz. İşte bu yüzden 1 Mayıs’ta alanlara çıkıp bu taleplerimizi UİD-DER çatısı altında haykıralım: İş Saatleri Kısaltılsın, Ücretler Yükseltilsin!