Nisan ayında bir haftasonu, Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği olarak 1 Mayıs’a hazırlık sürecinde yürüttüğümüz “Ücretler Yükseltilsin, İş Saatleri Kısaltılsın’’ kampanyamız için işçilerin arasında, Gebze Eski Çarşı Meydanı’ndaydık. Standımızda birçok işçi ile sohbet ettik. Kimileri kıdem tazminatının gaspına karşı yürüttüğümüz kampanyamızdan bizleri tanıyıp selam verirken, kimileri de iş yasaları ile ilgili sorular sorarak bizden doğru cevaplar aldı. Kimileri de “siz çok haklısınız da sizi kim anlayacak ki bu memlekette?” diyerek sitemlerini dile getirdi. Ben de “kardeşim, bak bizim doğruyu gösteren bir kılavuzumuz var: İşçi Dayanışması bültenimizi ve broşürümüzü siz de okuyun, siz bizi anlayacaksınız” dedim.
İşçi arkadaşıma bültenimizi ve broşürümüzü uzattığımda, az ileride tesettürlü bir kadın, eşi ile caddeden geçiyor ve dikkatle bana bakıyordu. Ona da bültenimizi uzattım. O kadar mutlu oldu ki gözlerinin içi gülmeye başladı. Konuşmaya başladık. Üzülerek sitem etti: “Ta aşağıdan cadde boyu geliyorum. Birçok kurum ve çevreyi gördüm. Bir tanesi uzatıp da ‘1 Mayıs’a gelir misin?’ demedi bana! İnanın, broşürünüzden siz de vermeyeceksiniz zannettim. Ya ben işçiyim, işyerinde ben de haksızlığa uğruyorum. Benim tesettürüm var diye neden bana uzatılmıyor ki? Bir yerde bu tür bir kampanya ya da duyuru varsa hemen olay sağ-sol konusuna çekiliyor. Ama ben işçiyim, ben de haklarımı öğrenmek istiyorum. Yani bir şeylerin değişmesi gerektiğini ben de görüyorum. Ben memurum ama ben de çok şeyler yaşadım. Müdürüm bana elini kaldırıp tokat atmaya kalkıştı. Ben de müdüre dedim ki ‘eğer gücün çalışana yetiyorsa, utanmıyorsan o elini yüzüme yapıştır. O zaman başına gelecekleri sen düşün’. Sonra beni haksız yere işten attılar. İş mahkemesine başvurdum. Ama ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. İşten atılan başkaları da vardı. Patron kendine şahitler ayarladı. Ben yalnız kaldım bu konuda. O zamanlar bilgisiz olduğum için davayı geri çekmek zorunda kaldım. Bana dediler ki ‘o patron, sen işçisin, uğraşma, başını ağrıtırsın.’ Ben de vazgeçtim, ne yapsaydım?”
Haklarımızı bildiğimizde ve yedirmediğimizde birçok sorunun üstesinden gelebileceğimizi ve patronların örgütlü olduğumuzda karşımızda duramayacaklarını anlattım. İşçilerin daha da güçlü olacağı ve patronlara karşı sesini yükselteceği 1 Mayıs’a UİD-DER’le katılmaları için davet ettim. Eşi “biz sendikamızla gideceğiz” dedi. Kadın işçi ise “benim sendikam yok ki, ben nasıl katılacağım?” diye sordu. Bunun üzerine “sen de bizimle katılırsın” dedim. “Olur, gelirim ben. Zaten katılmayı çok istiyorum” dedi. Numarasını verdi ve el sıkışarak 1 Mayıs’ta görüşmek üzere ayrıldık.
Sevgili işçi kardeşler! Biz Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği’yiz. Biz diyoruz ki işçinin dini, inancı, vatanı, dili ne olursa olsun, bütün işçiler kardeştir. İşçiler birlik olursa, hele ki bütün işçiler örgütlü mücadelede birleşirse, işte o zaman dünyanın tüm patronları saklanacak fare deliği arayacaklar. Fabrikalarda, sokaklarda, mahallemizde ve çevremizde asla birbirimize “sen kapalısın, sen açıksın, sen şusun, sen busun” şeklinde dışlayıcı davranışlarda bulunmayalım. Çünkü gün mücadele günüdür. Gün işçilerin örgütlenme ve dayanışmayı yükseltme günüdür. Dünyada bir gün patronlar işe gitmezse bir şey olmaz ama açık, kapalı, sakallı, sakalsız bütün işçiler tek bir gün işe gitmezlerse dünya yerinde sayıverir. Dünya yerinden oynar, işçiler güçlerinin farkına varıp birlik olsalar! 1 Mayıs’ta UİD-DER’le alanlarda, işçiler yan yana, can cana işte bu duyguyu yaşadılar.