Yıllardır ücretlerimizin az olması nedeniyle ya fazla mesaiye kalırız ya da ek iş yaparız. Patronlar bu durumu bildiklerinden ücretlerimizi az vermeye devam ederler ve bizleri köle gibi çalıştırmak için de birçok yol denerler. Çalıştığım fabrikada olduğu gibi işlerin yoğun olmasından dolayı artık evlerimize de iş götürüyoruz. Zorunlu olmasa da isteyen evine iş götürüyor ve götürdüğü parçanın ücreti kuruş üzerinden hesaplanarak kaç adet yaptıysa eline o kadar para geçiyor. Yaptığı üründe zayiat varsa aldığı paradan o düşürülüyor ve eline geçen miktar yine düşük oluyor. Bu parçaları alan işçilerle konuştuğumda “başka çarem yok, çoluk çocuk bu işleri yaparsak elimize birkaç kuruş daha geçer, çok da hevesli değiliz ama elimiz mahkûm” diyorlar.
Bunlar yetmezmiş gibi bir de fabrikada mesailere bırakılıyoruz. Fabrikadaki mesaimiz bittikten sonra eve götürdüğümüz işlerin mesaisi başlıyor. Fabrikada köle misali çalıştığımız yetmezmiş gibi çoluk çocuk demeden patronlara daha çok kâr ettirmek için evde de mesaiye kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Yaşadığımız bu haksızlıklar için 1 Mayıs’ta binlerce işçi kardeşimizle “Ücretler Yükseltilsin, İş Saatleri Kısaltılsın” sloganını attık ve bu sloganımız elbette sadece 1 Mayıs’la sınırlı kalmayacak, attığımız bu sloganımız haklarımızı alana kadar fabrikalarımızda, işyerlerimizde bizlerin çalışmalarıyla birlikte yankılanmaya devam edecek.