Antep’te 26 yaşında bir hekim 17 yaşındaki bir hasta yakını tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Biri ölen ve diğeri tutuklanan iki gencin yaşamını karartan bu cinayet, gazete haberlerine göre, 80 yaşlarındaki dedesi ameliyattan sonra öldüğü için torunu tarafından işlendi. Son dönemlerde hekimler başta olmak üzere sağlık çalışanları çok sık şiddete maruz kalıyor.
Şiddetin bu boyutlara tırmanmasının en büyük sebebi hükümetin son yıllarda hekimlere yönelik artan şekilde kışkırtıcı bir dil kullanmasıdır. Hükümet ve onun baş borazancısı Erdoğan, sağlık sistemindeki sorunların kaynağı sanki kâr düzeni ve hükümetlerin sağlık politikaları değilmiş de asıl sorumlu sağlık emekçileriymiş gibi, onları düşmanlaştırıyor, aşağılıyor, suçlayıp hedef gösteriyor. Sağlık emekçileri bir yandan idarecilerin hışmına uğrarken, öte yandan hasta yakınlarının şiddetine maruz kalıyor. Öfkeli ve çaresiz hastalar ne yazık ki sorunların asıl kaynağını göremiyor. Öfkesini devlete, hükümete ve kâr düzeninin temeline yöneltmek yerine karşısına çıkan sağlık çalışanına yöneltiyor.
Hekimler küçük mülkleri olan muayenehanelerini hızla kaybederek işçileşmekte ve işçi sınıfının bir parçası haline gelmekteler. Bir zamanlar muayenehanelerinde kazancına kazanç katmak amacıyla hastaneleri ve hastaları suiistimal eden küçük-burjuva hekimlerin yerini artık giderek mesleklerine işçi olarak bir özel hastanede veya devlete bağlı hastanede başlayan genç hekimler alıyor. Bu türlü kirli ilişkilere girme olanakları giderek azalan günümüz işçi hekimleri, kirli çıkar ilişkilerini, büyük ölçüde, özel hastane patronlarına -kimileri bizzat hekim olan- ve devlet hastanesi yöneticilerine devretmiş durumdalar.
Biz sınıf bilinçli işçiler sermaye devleti ve onun hükümetinin oyununa gelmemeli, sınıf kardeşlerimiz olan işçi hekimlerin ve diğer sağlık emekçilerinin sağlık sistemindeki sorunların kaynağıymış gibi gösterilmesine karşı uyanık olmalıyız.