
Birbirini tanımayan, farklı renklere, dillere, kültürlere, inançlara sahip milyonlarca işçinin yüzlerce ülkeden, aynı duygu ve heyecanla meydanlara akması, aynı talepleri haykırması şaşırtıcı değil mi?
Aslında değil! Çünkü işçi sınıfı uluslararası bir sınıftır.
Kapitalizm uluslararası bir sistemdir. Kapitalist üretim, tüm dünyayı örümcek ağı gibi birbirine bağlamış durumda.
Kapitalist sistem demek, işçilerin kölece çalışması ve iliklerine kadar sömürülmesi demektir.
Bu sistemin efendileri kim? Patronlar sınıfı.
O halde hangi ırka, millete, dine mensup olursa olsun, işçi sınıfının çıkarları ortaktır. Bir tarafta sömürücü patronlar sınıfı, öte tarafta ise dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan ve sömürülen işçi sınıfı var.
Bizleri gece gündüz demeden çalıştıran, kanımızı emip kurutan bir Türk patronla ne gibi ortak bir çıkarımız var?
Hiçbir ortak çıkarımız yok! Ama komşu Yunan işçi kardeşimizle ortak çıkarlara sahibiz. Yunan işçisinin Yunan patronuyla, Türk işçisinin de Türk patronuyla ortak bir çıkarı yoktur ve olamaz da.
Gerçek bu kadar berraktır.
İşte 1 Mayıs, bu gerçeği her sene yeniden gözler önüne sermektedir.
Nedir 1 Mayıs? 1 Mayıs, dünya işçi sınıfının işsizliğe, yoksulluğa, uzun iş saatlerine, sömürüye, haksızlığa, savaşa ve zulme karşı birleştiği bir gündür!
İster Çin’de, ister Brezilya’da, ister Fransa’da ya da Mısır’da yaşasın, işçilerin dertleri ortaktır. Demek ki, çözüm yolları da ortak olmalıdır.
İşte bakın; kapitalist krizin faturası Türk, Kürt, Yunan, Hintli, Amerikalı demeden tüm dünyada işçi sınıfının sırtına yıkılıyor.
Ekonomik büyüme döneminde yüksek kârlarını işçilerle paylaşmayan patronlar, kriz döneminde, kârlarının düşmesinin önüne geçmek için faturayı bize kesiyorlar.
Her kriz döneminde patronlar ve onların iktisatçıları “bu son kriz, bir daha kriz olmayacak” diyerek umut dağıtıyorlar.
Ama kapitalist krizler son bulmuyor, bulmayacak da. Çünkü kriz, sistemin doğasından kaynaklanıyor.
Şu anda kapitalizm, tarihinin en bunalımlı dönemlerinden birini yaşıyor.
Sistemin merkezinde yer alan ABD başta olmak üzere, onlarca ülkede devasa bankalar, sigorta şirketleri ve fabrikalar battı, batmaya da devam ediyor.
Yunanistan’da tam bir ekonomik çöküş yaşandı. İtalya, İspanya, İrlanda, Portekiz çöküşün eşiğinde duruyor. Avrupa’nın tamamı kriz çukurunda debeleniyor.
Tüm dünyada işsizlik artıyor, yoksulluk yaygınlaşıyor, daha fazla insan açlıkla karşı karşıya geliyor, intihar edenlerin sayısı çoğalıyor. Kara Afrika’da açlık ve hastalık kol geziyor.
Bilim ve teknoloji ilerliyor, ama kapitalizmde dünyayı defalarca ortadan kaldıracak nükleer bombalar üretiliyor. Sesten hızlı giden uçaklar üretiliyor, ama savaş için.
İşte kapitalizm budur!
Fakat umutsuz değiliz. Çünkü her geçen gün, dünyanın dört bir yanında kapitalist sömürüye hayır diyen emekçi kitlelerin sesi daha fazla yükseliyor.
1 Mayıs’ta milyonlarca işçi kapitalist krizin bedelini ödemeyeceğini haykırdı. Bangladeşli işçiler de, Amerikalı işçiler de aynı sloganları haykırıyorlardı: İşsizliğe, uzun iş saatlerine, düşük ücretlere, kapitalist sömürüye hayır!
İspanya’da 1 milyondan fazla işçi meydanları doldururken, Yunanistan’da mücadele giderek sertleşiyor.
“Kemer sıkma” programlarını kabul etmeyen işçi sınıfı, genel grevlerle ülkeyi sarsıyor. Artık patronlar ve onların hükümetleri, işçi sınıfını eskisi gibi yönetemiyor. İşçi sınıfı ise eskisi gibi yönetilmek istemiyor.
İşçi-emekçi kitleler, kapitalizme olan tepkilerini yapılan seçimlerde de ortaya koydular. Kapitalist sömürüye karşı olduğunu söyleyen sosyalist partiler, seçimlerde büyük başarı elde ettiler.
Keza Fransa’da, işçi sınıfına dönük saldırılara dur diyeceğini vaat eden sosyalist parti seçimleri kazandı.
Bu partilerin ne yapacağı ayrı bir konudur; ama gerçek olan şu ki işçi sınıfı, “cellâda boynumu uzatmayacağım” diyor.
ABD’de kapitalizmin simgeleri olan bankaları ve borsaları işgal ederek “sömürüye hayır” diyen emekçiler, patronlara şöyle haykırıyorlar: “Biz toplumun %99’uyuz, patronlar ise yalnızca %1’i, o halde patronlar gitmeli!”
Ortadoğu’da isyan ateşini tutuşturan emekçilerin öfkesi hâlâ sürüyor. Emekçiler, Tunus ve Mısır’da demokrasi mücadelesinin yanı sıra; işsizliğe, yoksulluğa, kapitalist sömürüye karşı seslerini yükseltiyorlar.
Türkiye’de de, başta İstanbul olmak üzere onlarca kentte yapılan 1 Mayıs kutlamalarına yüz binlerce emekçi katıldı.
Meydanları dolduran emekçi kitleler; AKP hükümetinin saldırılarına, uzun ve yorucu iş saatlerine, düşük ücretlere ve kapitalist sömürüye karşı çıktılar, taleplerini haykırdılar.
1 Mayıs’ta büyük bir coşkuyla meydanları dolduran dünya işçi sınıfı, değişik dillerde hep aynı şeyi haykırdı: Sömürüsüz bir dünya istiyoruz!
Kapitalizm insanlığa acıdan başka hiçbir şey vermedi, veremez de!
Tüm zenginliği üreten işçi sınıfının patronlara ihtiyacı yoktur. İşçi sınıfı olmadan patronlar bir hiçtir.
O halde sürekli kötülük üreten, iyiyi, güzeli, insanlığın ortak çıkarını boğan kapitalizm gitmeli ve sömürüsüz bir düzen kurulmalıdır.
UİD-DER’in 1 Mayıs’ta taşıdığı bir pankartta yazdığı gibi: Kapitalizm Çıkmazda, Çözüm İşçi İktidarında!