
1,5 yıl önce Hacettepe Hastanesi’nde çalışan taşeron işçiler olarak, 4 yıldır düzensiz yatırılan maaşlarımızı düzenli olarak almak için üç gün boyunca eylem yapmış ve patronun geri adım atmasını sağlamıştık. Artık düzene girdi, maaşlarımızı geciktirmeye cesaret edemezler derken bu ay yine aynı sorunla karşı karşıya kaldık. Oysa bir daha aynı şey yaşanmaz diye düşünmek yerine patronun her zaman saldırıya hazır olduğunu unutmadan buna hazırlıklı olmamız gerekiyordu. Bunu Hacettepe Hastanesi’nde bir kez daha görmüş olduk. Hastanemizde gerçek anlamıyla bir örgütlülük olsaydı bu durum çok daha farklı olabilirdi.
Ayın 7’sinde yatması gereken maaşımızın yarısını yatırdılar. Ayrıca son bir yıldır sürekli 2 aylık kısa süreli sözleşmeler dayatıldı. Temizlikçi ve garson arkadaşlarımızın maaşından %25 fazlasını alan yardımcı hizmetler kadrosundaki arkadaşlarımızın maaşının %15’ini kestiler, bu da aylık 100 TL’ye denk geliyor. Maaşlarımızın düşürülmesi yetmiyormuş gibi bir de parça parça yatırmaya cesaret edebildiler. Bu durum haklı olarak işçilerde öfkeye sebep oldu. Maaş düşüklüğü konusunda, hazırladıkları yeni sözleşmeyle onayımızı almaya çalıştılar. Bizler de istediğimiz ücreti yazıp öyle imzaladık ya da bazılarımız hiç imzalamadı. Bu sorunlarımızı düzenli olarak yaptığımız toplantılarla da tartıştık ve eylem yapma kararı aldık.
10 Mayıs sabahı saat 7’de, Çocuk Hastanesi önünde, maaşın eksik yatırılması ve gecikmesi saldırısına karşı alkışlı protesto eylemimizi coşkulu bir şekilde gerçekleştirdik. Maaş eksikliğini ve gecikmeyi kabul etmeyeceğimizi, bu eylemleri sık sık yapacağımızı dile getirdik. ''Direne Direne Kazanacağız'', ''İnsanca Bir Yaşam İstiyoruz'' sloganlarını hep birlikte haykırdık. Bugün maaşlarımız yatsa da yatmasa da ertesi gün saat 11’de yemekhane önünde toplanacağımızı bütün işçilere duyurduk. 11 Mayısta yemekhane önünde tekrar toplandık. Bu sefer daha fazla işçiyle çıktık taşeron firmanın ve hastane yönetiminin karşısına. Yarım saat sürecek şekilde konuştuğumuz eylem, yağmur yağmasına rağmen iş bırakmaya gitti. Rektörlük binasının önünde yaptığımız iş bırakma eylemi saat 15’e kadar devam etti. Muazzam bir coşku vardı. Halaylar çektik. Sloganlar attık. Biz rektörlük binası önünde beklerken rektör özel aracıyla işçilerin arasına girdi ve ilk gördüğü arkadaşımızla konuşup sorunumuzun ne olduğunu sordu. Rektörlüğün maaşımızı şirkete yatırdığını ancak şirketin bu parayı alacak borcuna saydığını söyledi. Pazartesi günü maaşların yatırılması sözünü verdi, ayrıca maaş düşürülmesinden “haberlerinin olmadığını” da ekledi. Ardından rektörlük tarafından tüm işçilere çay ve çikolata ikram edildi. Yeni rektör yine işçilerin “gönlünü kazanmasını” bildi. Tabii ki örgütsüz bir kitleyi böyle kolayca kandırabiliyor. Ancak bilmelidir ki, yarın işçiler örgütlendiği zaman bunlara pabuç bırakmayacaktır.
İşçiler arasında tam bir örgütlülüğün sağlanamamasına rağmen iş bırakma eylemine çok sayıda işçi arkadaşımız katıldı. Çünkü onlar da biliyorlar ki işçilerin gücünü mücadele alanları gösteriyor. Bizler bu gücümüzün farkına 1,5 sene sonra bir kez daha vardık. Pazartesi günü saat 16’da yatacak dedikleri maaşlarımızı eylemimizden birkaç saat sonra yatırmak zorunda kaldılar, çünkü gördüler kararlılığımızı. Bir kez daha, birlikte olduğumuzda çok şeyler kazanabileceğimizi görmüş olduk.