Açlığın, sefaletin, yoksulluğun, sömürünün alabildiğine çok olduğu dünyamız... Kendi kendimize içimizden lanet okuduğumuz, ama sesimizi de çıkaramadan geçip giden yıllar… Dönüp sorguladığımızda hayatlarımızı; yaşadığımız bütün kötü şeylere bireysel bakıyoruz, suçu içinde yaşadığımız sistemde değil kendimizde arıyoruz. Susmayı, itaat etmeyi öğreten bu sitem suçlu değilmiş gibi “sorgulamak neyimize sana verilenle yetinmeyi bileceksin” diye düşünüyoruz. Boş yere yaşamını sonlandıran iş cinayetlerine “kader” demeyi öğreneceksin! Sen Türksün, sen Kürtsün, ayrıl! Sen beyaz yakasın, sen mavi yakasın sınıfını bil! Hakkını aradığında sana “terörist” derler, hakkını arama!
Ama biz bu kadar karamsar değiliz artık. Öyle bir şey düşününki biz işçilerin yaşamlarına ses olsun… İnsanların yaşadığı sefalete, açlığa, sömürüye sessiz kalmasın. Tüm işçi sınıfının sesine ses olsun. Sorunlarımızı ortaklaştırsın, bize çözüm noktasında yardımcı olsun. Sınıfsız sömürüsüz bir hayatın olacağından bahsetsin, işçi haklarını öğretsin. İş yerlerinde, evimizde, sokakta, yaşadığımız sorunları tüm işçilerle ortaklaştıran bir yayın düşünün. İşte bu yayın İşçi Dayanışması bülteninin ta kendisidir.
İşçi sınıfın sorunlarını dile getiren ve çözüm yolu gösteren bültenimizin 50. sayısı da çıktı. 50 aydır düzenli olarak biz işçilere ulaşan ve haklarımızı öğrenmemize yardımcı olan bültenimiz giderek yaygınlaşıyor ve bizlere yol göstermeye devam ediyor.
Tarafsız yayıncılık yapmıyoruz. Gayet taraflı olan, tarafı işçi sınıfı olan bültenimiz zaten işçilerin var ettiği bir yayın. Sömürünün olduğu, zenginin fakirin sırtına basa basa yükseldiği bu dünyada nasıl olur da taraf olunmaz? UİD-DER’in bülteni yayılmaya ve işçi arkadaşlarımıza ulaşmaya devam ediyor. Patronların ve onların yaratığı kapitalist sistemin, eninde sonunda işçilerin birliğiyle ve örgütlü mücadelesiyle son bulacağını anlatmaya ve yazmaya devam ediyor.