
Devlet son bir ay içinde vergi dairelerine ve diğer devlet dairelerine afişler astırmış. Kocaman puntolarla, “Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır, vergilerinizin karşılığı ile 900 Hastane, 40.000 okul, 165 üniversite, 860 km hızlı tren hattı, 61.600 km yol, 67 havaalanı, 2.800.000 bin kamu görevlisi…” diye yazmış afişlere. Ancak her insanın anlayacağı gibi burada sıralananların birçoğu bizim faydalanmakta sıkıntı yaşadığımız hizmetlerdir.
Bugün devletin yürürlüğe soktuğu sağlıkta dönüşüm yasasıyla sigortası olmayanlar GSS primi ödemek zorunda. Prim ödemeyenler, sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor. Ayrıca sağlık primlerini ödesek bile bizden istenen katkı payı ile hastanelerden hizmet almamız engelleniyor. Gerek yapılışında gerekse hizmet üretilmesinde bizim emeğimizden başka kaynağı olmayan bu hastaneler bize çok uzaklardadır.
40.000 okul,165 adet üniversite yaptılar, ancak bu okullar hâlâ 12 Eylül’ün bilimsellikten uzak, temel eğitimi oturtamamış, okulu yapsan öğretmeni bulmadığı, öğretmeni bulsan okulun olmadığı bir çelişki yumağında kalmış okullardır. Bugün çocuklarımızı kaydetmek için gittiğimizde bağış adı altında milyarların istendiği, her ay çocukların temel gereksinimleri için milyonların talep edildiği taş yığınlarından başka nedir ki bu okullar? “İlçelerde bile üniversiteler inşa ettik” diye övünen devlet, içinde eğitmeni olmayan, nitelikli eğitimin yanından bile geçmeyen, içinde susturulan, itaatkâr ve sorgulamaktan uzak bireylerin yaratıldığı binalar olduğunu unuttular sanırım.
860 km hızlı tren hattı ve 61.600 km kara yolu yapmışlar. Hızlı tren hattı kuruldu, ancak bunlara uygun raylar, trenler kullanılmadı. Yaşanan ve hafızalardan silinmeyen kazada, makinistten başka suçlu bulunmadı. Duble yollar da hükümetin dilinden düşürmediği bir hizmettir. Çünkü yapılan duble yollarla sermaye daha iyi ulaşım imkânı buluyor. Yaptığı yolla övünen hükümet, binecek aracı bulsa yıllık vergisini, sigortasını ödemekte zorlanan, seyahat zamanı bulsa seyahat edecek ekonomiye sahip olmayan insanların derdine derman olmuyor. Emekçiler duble yollarda ancak su satarlar demekten başka bir şey gelmiyor elden. Çok övündükleri havaalanlarını da doğayı tahrip ederek kuruyorlar. Hatay Havaalanı, geçtiğimiz kış sel sularına gömülmüştü.
Son olarak övünülerek bahsedilen kamu görevlisi sayısı ise yaman bir aldatmacadır. Bugün kamu emekçileri, toplu sözleşmelerdeki anlaşmazlıklar üzerine bir günlük iş bırakma eylemine gitmişken, kamu çalışanlarının yıllarca verilen kavga sonucu kazanılan hakları gün be gün budanırken, övünülecek ne var anlayamadık. Devlet memurlarının ve K.İ.T. çalışanlarının yattığını savunan iktidar, her gün yeni bir saldırı gerçekleştirmektedir.
Afişlerde bazı gerçekler yazmıyor: Gerçekleri görüp daha iyi koşullar için mücadele eden işçiler, emekçiler ücretlerden kesilen “kutsal” vergilerin, gaz, tazyikli su, yüksek güvenlikli cezaevleri olarak döndüğüne de şahit oluyorlar.
Devlet 2011 yılındaki vergi gelirini nerelerden, ne kadar elde etti?
- Özel Tüketim Vergisi 64 milyar 185 milyon 781 bin 162 lira ve yüzde 25,29 pay ile ilk sırada;
- İşçilerin maaşlarından kesilen Gelir Vergisi Tevkifatı da 44 milyar 323 milyon lira ve yüzde 17,47 pay ile ikinci;
- Katma Değer Vergisi de 29 milyar 955 milyon 882 bin 698 lira ve yüzde 11,80 pay ile üçüncü sırada yer aldı;
- Listede Kurumlar Vergisi 26 milyar 992 milyon 683 bin 505 lira ve yüzde 10,64 pay ile dördüncü;
- Özel İletişim Vergisi 4 milyar 418 milyon 993 bin 626 lira ve yüzde 1,74 pay ile beşinci;
- Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi 4 milyar 288 milyon 330 bin 240 lira ve yüzde 1,69 oran ile altıncı sırada;
- Diğer vergiler ise yüzde 31,37 pay ile 79 milyar 599 milyon 832 bin 728 lira olarak listede yer aldı.
Üstelik vergi geliri ile o kadar işi başardığını söyleyen devletin, vergileri kimden elde ettiği de ortada. Devlet, vergi gelirinin büyük kısmını, emekçilerden alınan dolaylı vergiler ve işçilerin üç kuruşluk ücretinden kesilen vergilerle sağlamaktadır. Sermaye sınıfının ödediği vergi, neredeyse kendilerinin açlıktan kavrulduklarını düşünmemize yol açacak düzeyde düşüktür. Asgari ücretli işçiden ve küçük esnafın boğazına basılarak elde edilen vergi gelirinin, onların neredeyse hiç faydalanmadığı alanlara yatırılması da ayrı bir derttir.