Çalıştığım işyerinin imalat bölümünde çalışan arkadaşlar fazla mesai paralarını istiyor. Patron ise mesaileri vereceği yerde işçi arkadaşları 50-100 liranın peşinden koştuklarını söyleyip onları suçluyor. Patron diyor ki “yaptığınız hatalar yüzünden 20 bin lira zarar ettim.” Peki, işi doğru yaptığımız yıllar boyunca fazladan para vermiş mi ki ‘yanlış oldu’ diye mesaileri kesiyor? Sanki fazla kâr ettiğinde paylaşıyormuş da zararı bize yıkmak istiyor!
Patron ayağındaki ayakkabıya 200-300 lira verirken, biz 20 liraya aldığımız ayakkabıyı, tabanı açıldığı halde bir sene boyunca giymek zorunda kalıyoruz. Patron her türlü lüks ihtiyacını karşılarken, sıra işçiye geldi mi para olmadığından, zarar ettiğinden söz ediyor. İşçi de evine ekmek götürmek için sabahtan aksama kadar ter akıtıyor. Patrona göre 50-100 lira bir şey değilse de işçilere göre daha fazla ekmektir, iki kilo fazla meyvedir, bir koli yumurta ve çocuğuna alacağı kitaptır.
Patronların bu düzenbaz oyunlarına gelmeyelim. Kurnazlıklarına alet olmayalım. Patron bizlerin hakkını gasp ediyor, kursağımıza girecek lokmanın bile hesabını yapıyor. Onların açgözlülüğüne karşı birlik olmalıyız. Bu yüzden sırt dönmemeliyiz birbirimize. Bizler işçiyiz, kardeşiz, hepimiz aynı sınıfın evlatlarıyız. Yolun sonu ışıklıdır. Yolun uzun veya kısa olması bizlerin elinde, yeter ki yürümesini bilelim.