
Merhaba işçi kardeşlerim. Tanık olduğum trajikomik bir olayı UİD-DER aracılığıyla sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ben Gebze’de çalışan bir işçiyim. Başka bir fabrikada çalışan bir arkadaşımla sohbet ederken bana anlattıkları gerçekten ilginçti: “Bizim şube başkanı geçen haftaki toplantıda ‘beni siz getirmediniz ki, patron getirdi’ dedi.” İlk başta şaşırdım. “Allah Allah, ne şubesi bu, kim ya bu şube başkanı?” diye sordum. Adı bende kalsın; metal iş kolundan bir sarı sendikanın şube başkanıydı. İyice merak ettim. Arkadaşıma sordum: “Ne oldu da toplantıda şube başkanınız bunu söyledi?” İşçi arkadaşım cevap verdi: “Kardeş, toplu sözleşmemiz vardı. Bununla ilgili rahatsızlıklar vardı. Biz işçiler de randevuyla toplantı talep ettik. Neyse, şube başkanımız bir hafta sonu bizleri topladı. Daha biz sorunlarımızı açmadan, başkan, ‘biz sendika olarak şöyle yaptık, bunları kazandık, bizim aldıklarımızı hiçbir sendika almadı’ falan filan dedi. Çok şeyler yaptığını ama biz işçilerin bunu görmediğini söyledi. Fabrikada işçilerin yararına işler yapmışlar da vay efendim, biz işçiler bunun farkında değilmişiz. Yani nankörlük ediyormuşuz. Fabrikalarda 12 saat çalışan biz işçileriz, bu beyefendiler otellerde, tatil bölgelerinde takılıyorlar, günlerini gün ediyorlar. Biz işçiler de, bizim için verdikleri mücadeleyi görmüyormuşuz. Ayıp etmişiz bu ‘ağabilere’! Toplantıda bir işçi arkadaş şube başkanına ‘biz bu sendikadan memnun değiliz, hep hak aldık diyorsunuz ama ortada bir şey yok, bizi artık kandıramazsınız’ dedi. Bu arkadaşımız, ‘Başkan, sana soruyorum, bizim için ne yaptınız?’ diye sordu. Başkan da eveledi geveledi, söyleyecek bir şey bulamayınca işte o cümleyi sarf etti: ‘beni siz getirmediniz ki, patron getirdi’ deyiverdi.”
Ben de sohbet ettiğim işçi arkadaşıma “sizin şube başkanı doğruyu söylemiş” dedim. Arkadaşım bana döndü “ya, olur mu öyle şey? dedi. “Olur” dedim, “bak, nasıl oluyor! Patronlar, onları işyerlerine getiriyorlar ve örgütlenmelerine izin veriyorlar. İşçiler ne zaman mücadele edip iş güvencelerini sağlamak için sendikayı getirmeye çalışsalar, aynı şey oluyor. Patron bakıyor, bu işçiler kafaya koymuş, hemen o sizin şube başkanının bağlı olduğu sendikayı çağırıyor. ‘Gel şu işleri yoluna koy, işçileri frenle’ diyorlar. Tabii işçiler de ne olduğunu bilmedikleri için bu tuzağa düşüyorlar. Sonra aha sizin durumunuza düşüyorlar.”
Arkadaşım sordu: “Kardeş, bu sendikadan nasıl kurtuluruz?” İşte can alıcı soruya geldik. Bir sihirli değnek misali, bir kez dokununca her şey düzelmeyecek. Bildiğim kadarıyla arkadaşıma anlatmaya çalıştım. Bu tür yerlerde sabırlı bir şekilde örgütlenip mücadelemizi yükseltmeliyiz. Bu da en başta insanın kendisinden başlar. Önce kendini örgütlemelisin. Bu adamların paçaları çoktan tutuştu. İşçiler birlikte olurlarsa, bunlara gereken cevabı verecektir zamanı gelince.