
Merhaba arkadaşlar. Ben de siz işçi kardeşlerim gibi geçinebilmek için gece gündüz çalışan ve hiçbir sosyal aktivitesi olmayan bir işçiyim. Geçtiğimiz günlerde UİD-DER’in hazırladığı tiyatroya gittim. Oyuncularının tamamını işçilerin oluşturduğu bir oyundu, “Köle İbrahim Tuhaf Konuşuyor.”
Aylar öncesinden hazırlıklarına başlanılan oyunu iple çekiyordum ve o gün artık gelmişti. Derneğin arkasına yapılan kocaman çadıra yüzlerce insan dolmuştu. Bu da yapılan hazırlıklar, verilen emeğin bir aynasıydı. Hazırlayanlar işçi, oynayanlar da senin benim gibi birer işçiydi. Büyük bir heyecanla tiyatro başlamıştı. Kocaman çadırın içi insan doluydu. Her yerden bir ses geliyordu ki, tiyatro başladı, nefesler tutuldu. Mısır firavunlarının zulmü ve işçilerin kölece çalıştırıldığı anlatılıyordu, gerçi yirmi birinci yüzyılda da durum aynı değil mi? Oyunun her dakikası ayrı bir şey öğretiyordu. Köle İbrahim’in kafasına taş düştü ve bilinçli bir işçi oldu. Köleler, birleşiyorlar ve kölelikten kurtuluyorlardı. İnsanca yaşayabilecekleri bir dünya kurmuşlardı. Tiyatroyu izlerken güldük, eğlendik ve gerçekleri bir daha öğrendik. Tiyatro bittikten sonra düşündüm; acaba bizlerin kafasına da taş mı düşmesi gerekiyor ki zulümden, açlıktan, yoksulluktan kurtulup insanca yaşayabilelim?
Patronlar, biz işçileri daha fazla sömürüp kölelik koşullarında çalıştırıyorlar, sermayelerini büyütüyorlar. Artık bizler de birer İbrahim olup haklarımızı aramalı ve bu çağın firavunlarına karşı isyan bayrağını yükseltmeliyiz.