Başbakan hemen hemen her yerde işçi ve emekçi halka bir tavsiyede bulunuyordu: “En az üç çocuk yapın.” Deyim yerindeyse Erdoğan kendini, daha doğrusu çizmeyi aştı ve üç çocuğun yetmeyeceğini, beş çocuk yapılması gerektiğini söyledi. Bunun nedenini de günümüz kadınlarının çok şanslı olduğuyla, artık çamaşır makinesi ve hazır bezlerin varlığıyla açıklıyordu.
Ücretlerin çok düşük olması sebebiyle anne babalar fazla mesailerde gece gündüz çalışıyorlar. Çocukların masraflarını karşılamak için gecelerini gündüzlerine katıyorlar. Biz bir çocuğumuza doğru düzgün bakamıyor, ihtiyaçlarını karşılamak için fazla mesailere kalıyor ve ek iş yapmak zorunda bırakılıyoruz. Geçinemediği için ev kadınlarının büyük bir kısmı çalışma hayatına atılıyor. Küçük çocuklarını annelerine, komşularına, akrabalarına bırakıp fabrikalarda düşük ücretlere çalışıyor. Bugünün şartlarının çok rahat olduğunu söyleyen Erdoğan, kendi karısının çocuklarının altına Amerikan bezi taktığını söylüyordu. O zaman hazır bezler olmadığı için bizim de annelerimiz bizim altımıza bez bağlıyordu. Hem de öyle Emine Hanım gibi Amerikan bezi ile değil; çul, çuval ne bulursa parçalayıp altımıza bez yapıyordu. Bir de yoğunluğundan dolayı çocuklarını göremediğini de söylüyordu. Onun yoğunluğunun sebebi, sözcülüğünü yaptığı sermaye sınıfına “nasıl daha fazla kâr olanağı yaratırım, daha iyi nasıl hizmet ederim” aşkından kaynaklıdır. Bu yüzden çocuklarını göremiyordur. İşçi çocukları ise gece yarısı işten gelen, Cumartesi, Pazar fazla mesailere giden babalarını ve annelerini göremiyor. Hâl böyleyken Başbakan çıkıp “üç çocuk yetmez, beş çocuk yapın!” diyebiliyor.
Aslında onun çocuk yapın demesinin tek sebebi, bu çocukların sermeye sınıfına işçi olmasıdır. Her ailede beş çocuk olduğunda ve küçük yaştaki çocukların dahi büyük bir kısmının çalıştığını düşündüğümüzde ısrarın nedenini buluruz. Sermayenin sözcülüğünü yapan Erdoğan, gece gündüz çalıştırılacak genç işçiler yaratılması için beş çocuk yapın diyor.