
Libya’dan İtalya’ya gitmek için yola çıkan 55 umut yolcusundan 54’ü hayatını kaybetti. Sağ kurtulan bir kişi ise tedavi altına alındı.
Libya’nın Trablus Limanı’ndan şişme botla yola çıkan göçmenler, yalnızca umutlarıyla çıktılar bu yolculuğa. Ne yeterince yiyecekleri ne yeterince suları ne de onları güneşten koruyacak bir gölgeleri vardı. Eritreliydiler. Somaliliydiler. Göçmendiler. Deniz suyu içmek zorunda kaldılar. Ama hava çok, pek çok sıcaktı. 15 gün dayanabildiler. 54 yolcu tek tek can verdi. Ölüm nedenleri açıklandı: Hipodermi ve sıvı kaybı.
Onlara üzülen çok az oldu. Onlar göçmendi. Yabancıydı. Yakınımız değildi hiç biri. Ne ilktiler ne de son. Daha niceleri ölmüştü, ölecekti. Rakamlar verildi. “Trajedi” dendi. Geçildi.
Kapkara kavruk derili 54 kardeşimizin canını kim aldı? Ne susuzluk ne de güneş! Onların bir suçu yok. Suç o insanların tüm çarelerini yok eden kapitalizmde. İşsizliği, yoksulluğu, sınırları, savaş ve yıkımları yaratan kapitalistler suçu boş yere güneşe ve sıcağa atıyorlar.
Dünyayı onlara zindan eden yaşam koşullarına karşı, çareyi yerlerinden yurtlarından kopmakta, göç etmekte bulan işçi ve emekçilerin hikâyeleri birbirine benziyor. Havasız kalarak, susuz kalarak, boğularak, yanarak en acı biçimde hayattan kopuyorlar. Ölümleri, dünyada bıraktıkları tek iz gibi gazetelere konu oluyor birkaç satırla.
O satırların artık yazılmaması için tüm gücümüzle kendi sınıfımızın, işçi sınıfının bayrağı altında birleşelim. Göçmeniyle, işlisiyle, işsiziyle, Kürdü, Türkü, Arabı, siyah ve beyaz derilisiyle işçiler kardeştir.