
Geçtiğimiz günlerde İsrail’in ikinci büyük kenti Tel Aviv’de sosyal eşitsizlik ve hayat pahalılığı protesto edildi. Eylemde Moşe Silman isimli İsrailli işsiz, üzerine benzin dökerek kendini kameralar önünde yaktı. Bu eylemden sonra, İsrail devletinin yıllar önce, Moşe’nin evini, her şeyini elinden aldığı öğrenildi. Moşe, kendini yakmadan önce bıraktığı notta, devleti fakirden alıp zengine vermekle suçluyordu. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, ölmeden önce Moşe’ye sadece “acil şifalar” dilemekle yetinmişti. Moşe yoğun bakıma alınmıştı. Ancak kurtarılamadı. Moşe Silman hayatını kaybetti.
İsrail devleti için “katil devlet” deniyor. Başka halkların katili, aslında aynı zamanda kendi halkının da zalimi… İsrailli patronlar ve egemenler, İsrailli işçi ve emekçi sınıfın tepesinde kırbaç şaklatıyor. Bunu kabul etmeyen İsrailli işçi ve emekçiler, haksızlıklara karşı mücadele bayrağını yükseltmiş durumdalar.
Ama patronlar işçilerin uluslararası düzeyde bir araya gelmemesi için bilinçli olarak diğer ülkelerin işçilerini düşmanmış gibi gösteriyorlar. İşçilerin çıkarları da, sorunları da ortaktır. Milliyetçilik ve ırkçılığın, burjuvazinin işçi sınıfının belleğine enjekte ettiği bir zehir olduğunu bilmeli, insanlıkla bağdaşmayan bu yalanlara kanmamalıyız. Tüm dünyada işçi sınıfını ezenler, sömürenler, çıkarları için diğer ülkelere saldıranlar burjuva devletler ve egemen güçlerdir. Biz işçi emekçi sınıfın payına düşen de kendi sınıf kardeşlerimizle savaştırılıp ölmektir. Tüm bunları dünyanın ülkelerini yöneten bir avuç sömürücünün çıkarları için yapmamız isteniyor.
Ancak tüm dünyada eşitsizliklere karşı önemli hareketler yükseliyor. İşçi sınıfı eşitsizlik, sömürü, adaletsizlik üzerine kurulu devlet yönetimini ve diktatörleri istemiyor. Bu bilinç gün geçtikçe tüm dünyada yükselerek yayılıyor. Bizler hem üreten hem de yöneten olmak istiyoruz. Bu yüzden örgütlenmeli ve dünya işçilerinin yanında yer almalıyız.