Geçtiğimiz günlerde gazetelerin birinde “hırsızlık mağduru” bir adamın hikâyesini okudum. Gazete neredeyse tam sayfa ayırmış bu hırsızlık vakasına ve güzel fotoğraf kareleriyle de bir güzel süslemiş haberi. Hırsızlığın yapıldığı yer Muğla’nın ilçesi Bodrum. Bodrum’da 130 dönümlük arazisi olan bir malikâne. Gözümüz yok, vallaha yok. Ama insan şaşırmadan da edemiyor. Neyse, bu malikânenin sahibini hepimiz tanırız, Ali Şen. Hani şu Fenerbahçe’yi şampiyon yapan başkan. Şen, bu hırsızlık olayına çok sinirlenmiş ve stres atmak için dostlarıyla bir haftalık tekne turuna çıkmış. Bu tura çıkmadan önce de yaptığı açıklamada “hırsızlar içeriden yardım almışlardır” sözü, malikânede çalışan 35’e yakın işçiyi çok kırmış.
Aslında yaşadığı bu gerginliği atmak için 130 dönümlük arazide bir yürüyüşe çıksaydı daha iyi stres atardı. Ya da arazinin içinde bulunan küçük golf sahasında golf oynasaydı. Çünkü yaptığı tekne turunda binlerce lira para harcayacak ve bu durum onu daha da strese sokacak. Hem hırsızlık hem de tekne masrafları epey bir maliyet demek.
Bu dünyada zengin olmak da gerçekten çok zor be kardeşim. Stres atmak oldukça masraflı bir iş. Binlerce lira harcamadan ağız tadıyla bir stres bile atamıyorsun. Sahip olduğun malın mülkün haddi hesabı olmayınca derdi de büyük oluyor demek ki insanın.
Şu zenginlere bu dünyada rahat yüzü yok galiba. Nereye gitseler belalar onları takip ediyor. Adamlar şehrin gürültüsünden uzak, ülkenin en güzel köşelerinde doğayla baş başa denilebilecek eşsiz yerlerde, gözlerden uzak bir yaşam kuruyorlar. Onlarca hizmetçinin olduğu, yediğin önünde yemediğin arkanda, bütün güzelliklerin bencilce keyfine varabilecekleri bir yaşam. Ama bakın, hırsızlarla uğraşmak nasıl da morallerini bozuyor. Kendilerini tekne turuna zor atıyorlar!
Halk arasında bir deyim vardır ya “Zenginin malı, züğürdün çenesini yorarmış.” Gerçekten de öyle. İnsan yoruluyor zenginlerin sahip olduğu şeyleri sayarken. Ama o çenemizi yoran zenginliği biz üretiyoruz!
Bu tür hırsızlık vakalarında mülk sahipleri hizmetçilerinden şüphe duymaya başlarlar. Bu gelenek yine bozulmamış. “Hırsızlar içeriden yardım almışlardır” diye yapılan açıklama çalışan hizmetçileri zan altında bırakmış. Muhtemelen tekne gezisinde stresini atan malikânenin sahibi döndüğünde birkaç işçiyi işinden atacaktır.
Aslına bakarsanız gerçekten de “hırsız içeride”! Bütün hırsızlar, malikâne, yalı, şato, saray ve daha adını sayamadığım yapıların içinde yaşıyorlar. Fabrikalarda işçilerin kanını emiyorlar.