
Sermaye işçi sınıfının elindeki tüm haklara göz dikmiş durumda. Bunlardan biri de epeydir gündemimizi meşgul eden kıdem tazminatı hakkımıza yapılan saldırıdır. Peki, nedir kıdem tazminatı ve bu saldırı bizim için ne gibi bir anlam ifade etmektedir? Mevcut yasaya göre 1 yıl ve üzeri çalışan her işçi kıdem tazminatı almaya hak kazanmıştır. Kıdem tazminatının miktarı ise çalışılan her bir yıla karşılık bir aylık brüt ücrete tüm sosyal hakların ilavesiyle hesaplanmakta. Emekliye ayrılanlar, askere gidenler, evlendikten sonra 1 yıl içinde işten ayrılmak isteyen kadın işçiler, haksız bir şekilde işten atılanlar, haklı olarak işten ayrılanlar ve ölen işçilerin yakınları kıdem tazminatı almaya hak kazanmaktadır.
Kıdem tazminatı hakkı biz işçiler için iş güvencesi açısından da önemli bir koruma işlevi görmektedir. Neticede patron için kıdem tazminatı işçiyi istediği gibi işten atmasını önleyen bir engeldir. Biz işçiler için bir başka önemi ise herhangi bir işten ayrılma durumuna karşı yeni bir iş bulana kadarki süreçte bir geçim kaynağı oluşturmasıdır. Patronlar kıdem tazminatlarının kaldırılmasını istiyorlar. Böylelikle daha çok işçiyi daha kolay şekilde işten atabilecek, hem maliyetlerini azaltıp hem kârlarını yükseltmiş olacaklar. Peki, patronlar şu anda kıdem tazminatlarını gerçekten ödüyor mu? Tabii ki hayır. Sigortasız çalışan milyonlarca işçi, sendikasız ve taşeronda çalışan işçilerin birçoğu bu haktan fiilen yararlanamıyor. Zaten hükümet de bunun arkasına saklanarak türlü türlü yalanlar ortaya atıyor. Sanki bunca yıldır işçilerin haklarını düşünüyormuşçasına, medyasıyla, basınıyla bu tasarıyı şirin bir hale sokmaya, yasa tasarısı sanki bizim yararımızaymış gibi göstermeye çabalıyor.
Bu fona gelince, kıdem tazminatının fona devredilmesi ne demek? Saldırı tasarısına göre bir fon oluşturulacak. Bu fondan her bir işçi 15 yıl çalıştığı taktirde kıdem tazminatı alabilecek. İşverenler ise işçilerin maaşlarının %4’ü üzerinden fona ödeme yapacaklar. Evlenip işten ayrılan kadınlara ve askere gidenlere kıdem tazminatı ödenmeyecek. Şuanki durumda ise bir işçi sigortasız dahi olsa işten atıldığını kanıtladığında kıdem tazminatı alabilmektedir. Ya da mahkemeye gitme tehdidi patronların gözünü korkuttuğundan, bu gibi durumlarda fazla zora sokmadan kıdem tazminatını ödemek zorunda kalmaktadırlar. Ancak bahsi geçen fonda böyle bir durum söz konusu olmayacak. Sigortasız işçilerin hiçbir şekilde fona başvurma hakları olmayacak, çünkü bu fona yatırılması gereken primler yatırılmamış olacak. Üstelik bizler oluşturulacak olan bu fonun nasıl işletileceğini, işçiler için değil patronlar için kullanılacağını biliyoruz. İşsizlik sigortası fonunda olduğu gibi bu oluşturulacak yeni fon da patronlara peşkeş çekilecek. Bu fon da önceki fonlar gibi sözde işçiler düşünülerek oluşturulduğu halde işçilerin kullanmaması için önlerine bir dünya set koyulacak, yine bizim payımıza ayrılan bir kırıntı bile olmayacak.
Kıdem tazminatı gaspının yaratacağı sonuçlar bununla da bitmiyor. Bu gasp asıl uzun vadede patronların işine yarayacak. Çünkü kıdem tazminatı hakkının gaspını içeren tasarının içinde diğer birçok saldırıdan da bahsedebiliriz. Bunlardan biri de özel istihdam büroları adı altında oluşturulacak olan kölelik bürolarıdır. Bu kölelik bürolarıyla istediği gibi işçi alabilen patron bu sayede de kadrolu işçiliğin önüne geçebilecek. Servis, dinlenme, yıllık izin, işsizlik ödeneği hatta emeklilik gibi birçok hak da esnek çalışmayla yok edilecek.
Kadrolu işçiliğin önüne geçilerek aslında sendikalaşmanın da önüne geçilmiş olacak. Tasarı yürürlüğe girdiğinde sendika adını duymak galiba hayal olacak. Peki, bu tasarıya karşı sendikalar şu anda ne yapıyor? Sendikal mücadele öyle bir durumda ki, sendika bürokratları hükümetin saldırılarına göz yumuyor, işçileri bu tasarıya karşı örgütleyecekleri, bu tasarının peşinde getirdiklerini teşhir edecekleri yerde lafta bir karşı duruş sergileyip, göstermelik birkaç eylem yapmakla yetiniyorlar. İşte tüm bu saldırılar gündemdeyken bize düşen ise boyun eğmemek, birlik olmak, çevremizdeki tüm insanları bilgilendirerek elimizdeki haklarımızı kaybetmemek için mücadeleyi yükseltmektir.