
Attığımız sloganlarla direniş çadırına vardık. Direnişçi işçiler bizi alkışlarıyla karşıladılar. Evlerimizde yapıp götürdüğümüz çay ve börekleri hep birlikte yerken direnişçi işçilerle sohbet ettik. Sohbetlerimizin konusu taşeronluk sistemi ve patronların bizi bölmek için kullandığı ayrımlar oldu. Direnişçi üç işçinin biri Alevi, biri Kürt ve diğeri de Türk. Birbirleri ile bir sorunları olmadığını anlatan işçiler, başhekimin onları nasıl bölmeye çalıştığını şu sözlerle anlattılar: “Senin onlarla ne işin var. Baksana o Kürt sen Türk’sün.” Çok kızdığını söyleyen direnişçi işçi, bunun üzerine: “Ne olacak yani benim eşim de Kürt. Hem ben Türk’üm. Sen bana daha çok para mı veriyorsun?” dediğini anlattı. Başhekimin onları bölmeye çalışmasına inat direnişlerine kararlılıkla devam edeceklerini ve onların kazanımının aslında hastanedeki bütün taşeron işçilerin kazanımı olacağını vurguladılar. İçeride vardiyadan çıkan işçiler ve işbaşı yapmak için gelen işçiler de direniş çadırındaki arkadaşlarının yanına uğrayıp öyle işbaşı yaptılar.
Bizi yanlarında gördüklerine çok memnun olduklarını söyleyen işçiler, kendilerini yalnız bırakmadığımız için teşekkür ettiler. Direniş ziyaretimiz “Atılan İşçiler Geri Alınsın” sloganı ile son buldu.