Size çalıştığım fabrikadan bir hikâye anlatmak istiyorum. Yaşlı kurt olan patron, yıllardır işçilerin sırtından ne kârlar elde ettiğini çok iyi biliyordu. Şimdi dünya ekonomisinde yaşanan küçülme nedeniyle daha az kâr etmeye başlamıştı. Ne yapacaktı şimdi acaba? Geceleri uyku girmiyordu gözlerine. “Ne yapmalı, işçilere verdiklerimin neresinden kıssam?” diye düşünüyordu. Kimi zaman müdürleriyle yan yana geliyor, hararetli tartışmalara giriyordu. Genel olarak işçiler örgütsüzdü ama yılların verdiği tecrübeyle biliyordu ki işçilerin ne yapacağı hiç belli olmazdı. Maaşlarını birazcık kısmayı düşündü ama daha sonra bundan vazgeçti. İşçilerin büyük bir çoğunluğu on yılı aşkın bir süredir bu fabrikada çalışıyordu. Şu kıdem tazminatları da olmasaydı ne iyi olurdu ama… “Dur bakalım hükümetimiz iyi çalışıyor bu konuda. Kaldırdı kaldıracak yani.” Böylece şimdilik işçi atmaktan da vazgeçti. Odasına çıkmış yalnız başına düşünüyordu: Hadi çalıştır saksıyı diyordu kendi kendine. Odanın içinde volta atıyordu. Sonra fabrikanın içini gezmeyi, işçilere göz atmayı düşündü. O, devasa makinelerin arasından geçerken işçiler harıl harıl çalışıyordu. Bir işçi güvenliksiz bir şekilde, yirmi metre yükseklikteki tavana doğru uzayan makinenin en uç noktasındaki vidalarını sıkmaya çalışıyordu. Bir an kendini işçinin yerine koydu; düştüğünü hayal etti. Sonra ödü bokuna karışmadan oradan uzaklaştı, gitti.
Yaz günü olduğu için sebilden başka bir yerde soğuk su yoktu. O gün aşırı sıcaklarda saatlerce ayakta çalışan iki işçinin ayakları hamur gibi olmuştu. İşçinin biri ayaklarının kendine gelmesi için sebilden soğuk suyu kullanmak istedi. Diğer arkadaşının yardımıyla bardakla ayaklarına su döktü. Soğuk su çok iyi gelmişti yorgun ayaklara. Tam o sırada bizim yaşlı kurt uzaktan, demir direklerin arasından orada neler olduğunu gördü. Beyninde biri hasar verici, diğeri onarıcı iki şimşek çaktı. Hasar verici olan ilk gördüğü anda suyun boşa aktığı ve yüreğinden bir şeyler koparıldığı düşüncesiydi. İkincisi ise matematiksel olarak kafasından geçendi: Günde yirmi damacana 4 liradan 80 lira, ayda 2400 lira, yılda 28 bin 800 lira… Anında kararını verdi ve içme suyu masrafından kurtulmak için hamlesini yaptı. Hemen işçilerin yanına gitti, onları büyük bir öfkeyle azarladı. Ardından kararlı bir şekilde fabrikada bundan sonra su verilmeyeceğini, herkesin kendi suyunu kendisinin getirmesini buyurdu. İşçiler boyunlarını eğip çaresiz patronun gitmesini beklediler. Patron gidip bu kararı müdürlere iletti ve fabrika genelinde bu olaydan sonra su verilmedi. Diğer işçiler de tüm öfkesini bu iki işçiden çıkarmaya başladı. Onların yüzünden artık kendi ceplerinden su alacaklardı. Patronun bu hakkı hangi cesaretle ellerinden aldığını hiç düşünmediler. O iki işçiye karşı bir araya geldiler ama fırsatçı ve açgözlü patrona karşı şimdilik birleşmediler. Ama patron doğru düşünmüştü: İşçilerin ne yapacağı belli olmazdı. Onun için işçiler sırasını bekliyor.