Aylık olarak düzenli çıkan yayınımız olan İşçi Dayanışması bültenini işçi arkadaşlara ulaştırdığımızda en çok karşılaştığımız cevaplardan biri de “iyi de ben işçi değilim ki’’ şeklinde oluyor. “Peki nesiniz” dediğimizde, verilen cevaplar, muhasebeciyim, makine operatörüyüm, kaliteciyim, paketçiyim, şoförüm, sekreterim, mekanikçiyim, elektrikçiyim, tesisatçıyım, memurum, ustayım, şefim şeklinde uzayıp gitmekte. Tek tük “ben işçiyim”, “ameleyiz abla” diyen olsa da en fazla “çalışanım” diyorlar. Peki, biz işçi değilsek neyiz? Almış olduğumuz eğitimler, yeteneklerimiz veyahut işyerlerinde bizlere verilmiş işler, sorumluluklar, unvanlar bizlerin sadece görevleridir. Kamu sektörü olsun, özel sektör olsun, üretim veya hizmet sektörü olsun, bizlerin farklı alanlarda ve nitelikte işler yapıyor oluşumuz bizim kendi gerçeğimizi değiştirmez. Bizler üreten, ürettiği ürüne değer katanlarız, hayatı kendi ellerimizle var edenleriz, bizler işçileriz, işçi sınıfının üyesiyiz.
Bugün işçilerin kendi işçiliğinden habersiz olması, bunu kabul etmemesi, kendisinin bir sınıf olduğunu bilmemesi ve sınıfının gücüne güvenmemesi anlamına gelmektedir. Bu da işçilerin kendi içine dönmeleri, mücadeleye inanmamaları, bireysel çözümler aramalarına yol açmaktadır. Bilinçsiz, dağınık ve örgütsüz işçiler topluluğu bizim değil sermaye sınıfının işine yaramaktadır.
Tüm sektörlerdeki işçiler olarak bir araya gelip mücadele etmeliyiz. Onurlu bir yaşam sürmek için işçileri UİD-DER çatısı altında örgütlenmeye çağırıyorum.