Çalıştığım fabrikada küçük elektronik ev aletleri üretiyoruz. Fabrikada 2 vardiya halinde çalışıyoruz. Geçenlerde bir ablayla servis beklerken sohbet ettik. “Ben 7 yıldır burada çalışıyorum, sözde 8 saat ama bana 16 saat gibi geliyor. Burada hangi bölüme gidersen git sayıyla çalışıyorsun, sana verilen sayıyı çıkaramazsan fazla mesaiye kalmak zorundasın. İnan eve gidince yerimden kalkamıyorum. Yaşım ilerledi, kim bana iş verecek? 7 seneden de geçtim başka iş bulamıyorum, bulsam bir dakika durmam” dedi.
Patron kendisine göre bir sistem uygulamış, işçiler de seslerini çıkarmadan çalışmaya devam ediyor. İşe gelmediği günleri işçinin maaşından kesmiyor, içeriye borçlandırıyor. Kimi işçi içeriye 50-60 saat borç ödüyor. Borçlu olduğu için 16 saat mesai denildiği zaman kalmak zorunda. Fabrika hemen hemen her Pazar çalışıyor. Gelmek istemediğin zaman, şefler “işe girerken mesai kâğıdına imza attın” diye tehdit ediyorlar. Kimi işçi kendisiyle dalga geçiyor, “eve gitmeye ne gerek var, yatak yorgan getirip fabrikada yatalım” diyor. Patronlar fabrikalarda çalışan işçiyi köleden farklı görmüyorlar. İstedikleri gibi keyfi uygulamaları bizlere dayatıyorlar. İşçiler olarak bilinçsiz ve örgütsüz olduğumuz için bu dünya böyle gelmiş böyle gider sanıyoruz. Biz olmasak patronlar ne işe yarar? Her şey bizlere bağlı, birleşip bu dayatmacı patronlar düzenine son vermeliyiz.