
İş kazaları tam gaz devam ediyor. Son okuduğum haberde İstanbul/Esenler’de, otelde temizlik işçisi olarak çalışan bir kadının asansör boşluğuna sıkışarak öldüğü belirtiliyordu. Ayda ortalama 100 işçinin iş kazalarında hayatını kaybettiği, yılda ise 77 bin işçinin iş kazası geçirdiği ülkemizde, artan işçi ölümleri, iş kazaları ve meslek hastalıkları, yaratılan gündem ve basınç sonucunda, hükümeti zorla da olsa bir adım atmaya mecbur bıraktı. Mecburiyetin adı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası!
Adından da anlaşıldığı gibi işçinin değil işin güvenliği ve yasası! Hükümet bu yasayı hiç kimseyi muhatap almadan kendi şakşakçılarıyla beraber çıkarmıştır. Yasa uygulamaya girdiği andan itibaren patronlara bazı zorunluluklar getiriyor. İş güvenliği uzmanı çalıştırma, kurul oluşturma, bu kurula işçilerin de seçilmesi gibi uygulamalar yer almakta. Bunu yerine getirmeyen işletmelere ise “yüklü” bir para cezası geliyor, sadece 2000 TL. Milyonlarca dolar kazanan patronlara 2000 TL’lik bir para cezası olsa olsa bir çerez parası olur. Bu uygulamanın baştan aşağı komedi olduğu ortadır. İşçi ölümleri "bu mesleğin kaderinde var!" yalanıyla artık gizlenemez hale gelince, hükümet kendini aklamak, tepkileri hafifletmek için bu yasayı çıkarmıştır. İnsanın içinden "al yasanı başına çal!" demek geçiyor ama bu yetmez. Bu yasanın ne kadar uydurmaca olduğunu, bununla iş kazalarının, meslek hastalıklarının önüne geçilemeyeceğini tüm işçilerin görmesini ve seslerini yükseltmelerini sağlamamız gerekiyor. Bugün iş kazalarının, işçi ölümlerinin, meslek hastalıklarının sebebi, artan sömürü ve kuralsız çalışmanın kendisidir. Bunun önüne geçecek güç ise örgütlü işçilerdir.