
Her çiçeğin rengi mavi olsaydı sarının, pembenin, kırmızının farkına varabilir miydik? Yeşilin ve morun güzelliğini nasıl anlayacaktık? Biz insanlar da çiçekler gibi rengârenk değil miyiz? Sarı, esmer, beyaz tenlerimiz, farklı dil ve dinlerimiz bizim zenginliklerimiz değil mi? Neden tek olmak adına zenginliklerimizi yok ediyoruz? Yakın bir zamanda çok güzel bir video izledim. Adı “Farklılıkların Kucaklaşması”. Hikâye karikatürler çizilerek anlatılıyor. Bir zamanlar Kürt, Türk, Ermeni üç arkadaş varmış diye başlayıp bu arkadaşlar arasındaki dostluktan bahsediyor. Bir süre sonra birilerinin düzenine ters gidince bu dostluğun nasıl düşmanlık haline getirildiği anlatılıyor. Aslında bu sorunu en çok ve en iyi yaşayanlar bizleriz. İşyerlerimizde, mahallemizde, okulda, otobüste, trende yan yana değil miyiz? Aynı sokakta yaşamıyor muyuz? Aynı sıkıntıları paylaşmıyor muyuz? Nedir alıp veremediğimiz? Neyin üstünü örtüp görmezden geliyoruz? Kimin ekmeğine yağ sürüyoruz biz? Nedir birini diğerinden üstün kılan şey? Tankı, topu, tüfeği mi? Yoksa insan olarak yaşama ve doğaya kattığımız güzellik mi? Bir canlının yok olması demek, ona muhtaç olanların da yok olması demektir. Biz de birbirimize muhtacız. Dili, dini, rengi ne olursa olsun bizler farklılıklarımızla bir bütünüz ve bunu bozmaya çalışanlara asla izin vermemeliyiz.