
Ben serbest bölgede bulunan bir metal fabrikasında çalışıyorum. 2013 yılına ait üretim planlarını yeniden yapan patron, karşımıza yeni isteklerle çıktı. Her yeni yılda işçilerin ücretlerine belli oranlarda zam yapılır. Bu kimi zaman enflasyon olur, kimi zaman performans, kimi zaman da iyileştirme adıyla olur. Bizim patronumuz da ücretlerimize zam yapacağını açıkladı. Fakat bunun için bazı kriterleri varmış.
Patron az çalıştığımızı düşünerek çalışma saatlerimizi uzatmıştı. Yeni çalışma saatlerine kati suretle uyulması gerektiği, kesinlikle aksatılmaması gerektiği ve aksatana ihtar verileceğini söylüyor.
İşçilerin daha yüksek performansla çalışmasını istiyor. (Yüksek nedir belli değil)
Hatasız üretim yapılacak. Iskarta çıkarana zam olmayacak. (Makineler dahi hata yapsa bizden sayılacak)
Üretim adetlerinin yükseltilmesi. (Kesin bir sayı yok, yükseğin yükseği var)
Hasta olan işçiler hastaneye gitmeden önce işyeri hekimine görünecek, eğer işyeri hekimi hasta olduğuna karar verirse o zaman hastaneye gidecek.
Devamsızlık yapmayanlara prim ödenecek.
İki kişiden fazla kimse yan yana gelmeyecek. (Bunu 12 Eylül 1980’de de birileri yapmıştı!)
Bu şekilde uzayıp giden bir liste. Bizden üretim adetlerini yükseltmemizi isteyen patronumuz ancak 20 dakikada okunabilecek bu listeyi hazırlamış. Yapılan haksızlıklardan ötürü işçilerin kendi aralarında konuşmalarına bile tahammülü olmayan patron, bunun adına dedikodu diyor. Listenin başında “yapılan dedikodulardan dolayı” diyerek söze başlamıştı. Uzayıp giden listenin en sonunda da bizlerden daha çok fedakârlık yapmamızı istemeyi ihmal etmedi. FEDA-KÂR-LIK! Yani işçi kendini FEDA edecek, patron KÂR edecek.
Haklarımıza amansızca saldıran patronumuz bir taraftan da korkusunu açığa vuruyor. Üç kişinin bir araya gelmesinden, işçilerin kendi aralarında sorunlarını konuşmasından ödü kopuyor. Çünkü işçilerin bir araya geldiğinde neleri yapabileceğinin, tıpkı diğer patronlar gibi o da farkında. O halde işçiler olarak bizim bunun daha çok farkına varmamız gerekiyor. Yani patronun deyimiyle iki-üç-on-yirmi kişi bir araya gelip yan yana durmalı, sorunlarımızı tartışmalı ve yine patronun dedikodu dediği bizim ise dayanışma, örgütlenme dediğimiz şeyleri yapmalıyız. Gücümüzün farkına varalım ve bunu dosta düşmana gösterelim.