
haydar-kayir.jpg [1]

Benim de bir yakınım olan Haydar Kayır, Beşiktaş Belediyesi’nde işçiydi. İşe gitmek için bindiği vapurdan denize düşerek öldü. Cenazesine gittim, gerçek durumu öğrendim. Patronların medyası haberi önce şöyle duyurdu: “Gençlere özenip, vapur iskeleye yanaşırken atladı!”, “Acele etti, ecele gitti!” Ve onlarca yorum geldi arkasından. İşin aslı anlaşılınca, her zamanki yüzsüzlükleri ortaya çıkıverdi.
İşin aslı ise vapurda ayağı kayıp denize düşen ve yeterince önlem alınmadığı için bir işçi kardeşimizin öldüğüydü. Ne vapurdan inerken adam gibi güvenliğimiz sağlanıyor, ne de denize düştüğümüzde bilinçli bir kurtarma operasyonuna girişiliyor. Suç ya denize düşende ya da orada çalışan işçilerde bulunuyor! Patronların medyası bu olayda da yine kendi tarafını tuttu. Yani ölürken de işçileri suçlu ilan etmek için elinden geleni yaptı. Harcadıkları çerez parasını bile bizim güvenliğimizi sağlamak için harcamayan patronlar, yine zeytinyağı gibi üste çıktılar.
Haydar Kayır’ın ölüm nedeni patronların kâr hırsıdır. Hepimiz biliyoruz. Kadıköy-Beşiktaş seferini yapan vapurda Beşiktaş İskelesi’nde vapur iskele verdikten 5 dakika sonra -yani öyle acele edip atlamadan- bir insanın denize düşüp ölmesinde gerekli güvenlik önlemlerini almayan patronların payı vardır. Vapur iskeleye yanaştıktan sonra neden seyyar iskele veriliyor? Neden vapurun kendisine ait bir iskelesi yok?
Cenaze törenine gittiğimde patronların kendi çelenklerini ve temsilcilerini gönderme cesaretinde bulunduklarını gördüm. Ancak Haydar Kayır’ın cenazesine iş kıyafetleriyle katılan Beşiktaş Belediyesi temizlik işçileri ve yüzlerce işçi kardeşimiz sayesinde arkada durmak zorunda kaldılar.
Oraya gelmeleri bile aslında bizim örgütsüzlüğümüzden cesaret almalarındandır. Cenazeyi sahiplenmemiz karşısında, timsah gözyaşlarını bile dökemediler. Acaba örgütlenip bir araya gelirsek halleri nice olur diye düşünüyorum. Anasının Kürtçe, arkadaşlarının Türkçe ağıtları arasında gömülen Haydar’ın ölümünün kader değil cinayet olduğunu yüzlerine vurmamız gerekmiyor mu? Her ölen işçi bu sömürü sisteminin bir kurbanı değil mi?