Çalıştığım fabrikada bana da iş güvenliği eğitimi verdiler. Ancak bu eğitimlerde, iş kazalarının genel olarak işçilerin kendisinden kaynaklandığını ve çok azının işyeri koşullarından kaynaklandığını anlattılar.
UİD-DER’li olmasam anlatılanlara belki inanacaktım. Ama inanmadım çünkü gerçeğin böyle olmadığını biliyordum. Gerekli iş güvenliği önlemlerinin alınmaması, yoğun ve tempolu çalışma, üzerine bir de fazla mesailer eklenince, ister istemez insanın dikkati dağılıyor ve iş kazaları meydana geliyor. Ama patronlar faturayı örgütsüzlüğümüz nedeniyle biz işçilere kesebiliyorlar. “İşçiler dikkatsiz çalışıyorlar, dikkatlerini işe vermiyorlar” gibi ithamlarda bulunuyorlar.
Eğitim toplantısında bunları duyunca söze girmek, gerçeğin böyle olmadığını anlatmak istedim. İşçiler 12 saat, bazen 16 saat çalıştırılıyor. Düşük ücretler nedeniyle insanların kafasında, “ben borçlarımı nasıl öderim, yarın çocuğuma nasıl harçlık veririm?” düşüncesi var. İşten atılma korkusu nedeniyle, işçiler patronların iş güvenliği tedbirlerini almamasına ses çıkaramıyor. Eğitimi verenlere işte bunları anlatmak istedim. Ama bunu yapamadım. Çünkü işverenin vekilleri, şefleri, amirleri oradaydı. Eğer bunu yapsaydım başıma nelerin geleceği belliydi. Ben işten atılacaktım, diğer işçilere gözdağı verilmiş olacaktı.
Bu seminerden sonra içimde bir burukluk kaldı. Seminer patronların istediği tarzda yapılmış, işçilere patronun mesajları iletilmişti. Ama bilinçli bir işçi olarak, bildiklerimi doğruca ve yalansız arkadaşlarıma anlatıyorum, anlatacağım. Asıl suçlunun biz değil, bizi köle gibi çalıştıran patronlar olduğunu onların da görmesi için elimden geleni yapıyorum.