
Vardiya sisteminin bitmek tükenmek bilmeyen kısır döngüsü biz işçileri her gün biraz daha tüketiyor. Kimi fabrikalarda 12 saatlik iki vardiya şeklinde ayarlanan vardiyalar, kimi fabrikalarda 3’lü ve 4’lü ve 7’li olarak uygulanıyor. Dörtlü ve yedili vardiya sistemlerinde işçiler hafta tatillerini Pazar günü değil, haftanın herhangi bir gününde kullanıyorlar.
Ben de çok uzun bir süredir bu şekilde çalışan bir petrokimya işçisiyim. Bu şekilde çalışan işçiler; aileleri, arkadaşları, sevdikleri ile ortak zaman geçirmekten tamamen yoksun kalıyorlar. Hafta tatilini hafta içi kullanan işçi, çocuğu ile yeteri kadar vakit geçiremiyor. Çünkü çocuk hafta sonu evde oluyor, anne babası ise işte oluyor. Ya da arkadaşlarınla plan yapıp örneğin bir sinemaya gitmek istesen, sen tatildeyken onlar işte oluyor. Kısacası hafta içi tatil yapmak zaten sosyal hayatı olmayan işçiyi hepten bunun dışında bırakıyor.
Ben de çok uzun zaman hafta içi tatil kullandıktan sonra ilk kez Pazar tatili kullanacak olan bir işçiyim. Pazar günü bana ait ve istediğim gibi değerlendirebilirim. Arkadaşlarımla, sevdiklerimle, ailemle… “Aman Allah’ım, bu bir rüya olmalı” dedim kendi kendime. Sanki her an ellerimden kayıp gidecekmiş gibi. Zamanı durdurmak ve Pazar günü hafta tatili kullanacağım birkaç aylık zaman bitmesin istiyorum. Dostlar, işte çalışma hayatının geldiği son nokta! İşçiye Pazar günü tatil yapmak bile lüks oldu artık. Mesela bir Pazar sabahı düşünün. Mevsim kış. Saat sabahın körü! Yolda, servis durağında sizden başka hiç kimse yok. Siz evden çıkarken herkes bilmem kaçıncı uykusunda. Ya da sıcak güneşli bir Pazar günü düşünün, sevdikleriniz bir arada pikniğe gidiyor, gönüllerince eğleniyor ama siz orada değilsiniz. Çok sevdiğiniz bir arkadaşınız evleniyor, siz yine yoksunuz. Düşünün ki UİD-DER’de iş kazaları ile ilgili çok önemli bir seminer var, siz yine yoksunuz. Neden? Çünkü hafta tatiliniz Pazar günü değil ve çalışmanız gerekiyor.
Şu sözleri çok duyarım arkadaşlarımdan: “Bu havada da işe gelinir mi? Arkadaşlarım şimdi denizin tadını çıkarıyorlar, bense bu havada gelmişim Pazar günü çalışıyorum.” Tüm kahretmeler eşliğinde günlerimiz ve ömrümüz bu fabrika köşelerinde geçip gidiyor. Bugün belki Pazar günü tatil yapmak işçiye lüks geliyor. Eğer bir şeyler yapmazsak belki yarın yemek saati lüks olacak ya da servisle işe gitmek!
Var olan haklarımızı korumak ve üzerine yeni haklar eklemek biz işçilerin ellerinde. Yeter ki bir araya gelmeyi imkânsız görmeyelim. Olması gereken bir zorunluluk olarak görelim ve birbirimize kenetlenelim. Ancak o zaman karşımıza çıkan her türlü engelin, hak gaspının, adaletsizliğin üstesinden gelebiliriz.