
Geçtiğimiz günlerde Zonguldak’ın Kozlu ilçesindeki taş kömürü ocağında ani metan gazı püskürmesi sonucu 8 işçi kardeşimiz hayatını kaybetti. Türkiye’de her ay ortalama 100 işçinin, tüm dünyada yılda 2 milyondan fazla işçinin iş cinayetlerine kurban gitmesi gibi, bu kardeşlerimiz de aslında resmen öldürüldüler. Öldürüldüler diyorum çünkü tüm bunların adı ne kazadır ne de kader. Bizim sırtımızdan milyonlar kazanan, yatlar, lüks villalar, süper model arabalar satın alan, son derece lüks bir hayat yaşayan patronlar, hem bizi uzun saatler ve düşük ücretlere çalıştırıyor hem de fabrikalarda, tersanelerde, madenlerde, inşaatlarda iş güvenliği önlemlerine maliyet gözüyle bakıp bizleri ölüme mahkûm ediyorlar. Patronlar, fabrika önlerinde iş arayan milyonlarca işçi olduğu halde bizi uzun saatler boyu çalışmaya zorlarken, ücretlerimizin azlığı nedeniyle geçim sıkıntısı beynimizi kemirirken ve iş cinayetlerinin %98’i önlenebilecekken, söyleyin kardeşlerim ben buna şimdi nasıl kaza veya kader diyeyim? Biz işçiler tüm bunlara kader dersek 8 madenci kardeşimiz gibi iş cinayetlerinde hayatları çalınan milyonlarca işçiye ve ailelerine haksızlık etmiş olmaz mıyız?
Patronlar işçi kanına doymuyor. Her ay yüzlerce işçinin ölüm haberini alıyoruz. Ama patronlar bundan ne ders çıkarıyorlar ne de bizi insan yerine koyuyorlar. Ölen 8 kardeşimiz, 1,5 yıl önce ücretlerini düzenli alamadıkları, lamba ve maske de dâhil olmak üzere iş güvenliği önlemlerinin yetersizliği ve sonlarının 17 Mayıs 2010’da ölen 30 madenci gibi olmaması için iş bırakma eylemi yapmışlardı.
Tarih her sektörde olduğu gibi madencilikte de işçiler için felâketlerle dolu. 7 Mart 1983’te, Armutçuk’ta 103 işçi hayatını kaybetmişti. Yine Zonguldak Kozlu’da 3 Mart 1992 günü zincirleme grizu patlaması sonucu taşkömürü madenciliği tarihinin en büyük felâketlerinden biri gerçekleşmiş, 263 maden işçisi hayatını kaybetmişti. Tüm bunlardan ders almak varken hâlâ iş güvenliği önlemlerini almamak apaçık cinayet değil de nedir? Patronlar ve onların sözcüsü hükümet yetkilileri iş cinayetleri sonucu yaşamını yitiren işçilerin arkasından tam da kendilerine yakışacak biçimde sözler ediyor.
8 madencinin ölümü sonrasında son işçinin cenazesine ulaşılınca Zonguldak Valisi Erol Ayyıldız, “Son cenaze de çıktı artık. Şu andan sonra olay hafiflesin diyoruz. Gündeme getirmeyelim” dedi. 17 Mayıs 2010’da ölen 30 işçinin arkasından da Başbakan “bu mesleğin kaderinde bu var” demiş ve dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer “İşçiler güzel öldüler ben kefilim” demişti. Kardeşler görüldüğü gibi işçilerin birbirinden başka dostu yok. Ne patronlar ne de AKP, MHP, CHP gibi sermaye partileri işçilerin sorunlarına çare bulamazlar. İşçiler ancak kendi mücadele örgütlerinde örgütlendikleri ve mücadele ettikleri takdirde uzun çalışma saatlerini, düşük ücretleri ve iş kazalarını ortadan kaldırırlar. İşçilerin has mücadele örgütü UİD-DER “İş Kazaları Kader Değildir, İşçi Ölümlerini Durduralım” sloganıyla varolduğu her yerde bir mücadele kampanyası yürütüyor. Böylece iş kazalarına dikkat çekiyor, eli kanlı patronları ve hükümeti teşhir ediyor. Tüm emekçi kardeşlerimizi mücadeleye omuz vermeye çağırıyor. Sıranın bize gelmesini beklemeyelim kardeşler. İş kazalarına karşı düşük ücretlere, uzun iş saatlerine karşı örgütlenelim.