
Çalıştığım metal fabrikasında yeni ise başlamıştım. Yeni bir fabrika, yeni işçiler, yeni bir patron ve ben. Her şey yeni gibiydi; ama bir şey vardı ki sanki yeni değildi. Eski çalıştığım yerde olduğu gibi burada da hiçbir iş güvenliği önlemi alınmıyor, işçilerin canı hiçe sayılıyordu. Aslında sadece değişen simalardı. Koşullar olarak hiçbir değişim yoktu. Kendime sordum, neden?
Sonra biraz zaman geçince işçilerle konuşmaya başladım. Çalıştığımız vinçlerin her an başımıza düşme ihtimali var diyorum, alışırsın diyorlar. Hava çok soğuk, bir ısıtıcı bile yok diyorum, alışırsın diyorlar. Çayın tadı bulaşık suyu gibi diyorum, alışırsın diyorlar. Gözlük, eldiven, maske yok diyorum, alışırsın diyorlar. Yemekler berbat, aç kalıyoruz diyorum, alışırsın diyorlar. Maaşlar geç yatıyor, kirayı ödeyemiyorum, ev sahibi beni evden atacak diyorum, alışırsın diyorlar. Toz, havasız ortam... Yani anlayacağınız sorun saymakla bitmiyor ama ne hikmetse hepsine alışırsın diyorlar. İşçilerin dediğine göre yeni işbaşı yapan her işçi aynı şeyleri söylüyormuş. Daha sonra herkes gibi onlar da bu koşullara alışıyormuş. Ben alışmayacağım, alışmak istemiyorum!
Patron sistemin dayattığı kâr ve rekabet güdüsüyle sermayesini büyütmek için hiçbir güvenlik önlemi almıyor. İşçilerin canını hiçe sayıyor. Maalesef işçi arkadaşlarım da bana alışırsın diyorlar. Bu alışılacak bir şey değil. Her an iş kazası geçirme riskim olduğunu bileceğim; yapacak bir şey yok diye alışacağım. Oh ne güzel! Biz aslında alışarak patronların ekmeğine yağ sürüyoruz, farkında değil miyiz? Patronların istediği de bu değil mi? Ya bütün bunlara boyun eğip çalışacağız ya da kapıdan çıkıp gideceğiz. Onların istediği sadece bu iki seçeneği bilmemiz, içinden birini seçmemiz. Hiç üçüncü bir seçenek vermiyorlar bize. Biz de koşulların zorluğuna, kapıdaki işsizliğe bakıyor, kendimizi bu koşullarda çalışmak zorunda hissediyoruz. Evet, doğru; hayatımızı idame ettirmek için çalışmak zorundayız. Ama bu koşullarda çalışmak ve bu koşullara alışmak zorunda değiliz. Aksine bu zor koşulları görmeli, değiştirmek için çaba sarfetmeliyiz. Ben çalıştığım yerde bu koşullara alışmak istemiyorum, alışmayacağım. Bu zorlu koşulları değiştirmeye çalışacağım. Tabii doğaüstü ve sihirli yeteneklerim olmadığı için tek başıma değiştiremeyeceğim. İşçi arkadaşlarımla birlikte örgütlenerek değiştirmek için çaba sarfedeceğim. Başta da söylediğim gibi nereye gidersek gidelim, hangi fabrikada çalışırsak çalışalım karşılaştığımız sorunlar açısından pek bir şey değişmiyor. O halde bize düşen görev her nerede olursak olalım, bu koşullara alışmamak, değiştirmek için uğraşmaktır.