Çalıştığım fabrikada haftasonu yaklaşınca işçiler acaba Cumartesi-Pazar mesaisi olacak mı diye merakla bekliyorlar. Geçen Cuma paydosa doğru Cumartesi ve Pazar mesaisi var denildi. Birden bir kadın işçi çığlık atmaya ve sevinmeye başladı. Ben ilk önce anlamadım bunun neyin sevinç çığlığı olduğunu. Arkamdaki işçiye sordum “ne oldu, niye çığlık attı” diye. O da “haftasonu mesai olduğuna sevindi” dedi. Ve şunu söyledi: “Fazla mesailer bizim can damarımız.” Başka bir kadın işçi de “evde kalıp ne yapacağım, geleyim para kazanıyım” diye konuştu. İşte biz işçilerin durumu budur. Aldığımız ücretler çok düşük olduğu için 12-16 saat çalışıyoruz. Fazla mesai artık işçilerin olmazsa olmazı haline geldi. Üç kuruşu yetirmeye, aç kalmamaya çalışıyoruz. Patronlar bizlere yaşam hakkı tanımıyorlar. Çünkü insan yerine koymuyorlar. Öyle bir adaletsiz dünyada yaşıyoruz ki, işçiler sefaletin içinde yaşıyor. Patronlarsa bir eli yağda bir eli balda oturdukları yerden işçilerin sırtından para kazanıyorlar. Patronların tek bir güvenceleri var, o da biz işçilerin örgütsüz olmasıdır. Düşük ücretlere, uzun çalışma koşullarına karşı birlik olmamız gerekir. Patronların saltanatına ancak örgütlü olursak son verebiliriz.