
Her sabah biz işçiler işe yetişme telaşıyla yataklarımızdan fırlarız. Aklımızda binbir türlü sorunla işe yetişmeye çalışırız. Çoğumuzun ay sonunu getiremediği maaşı ve hayatın zorlukları ile fabrika kapılarında buluruz kendimizi. Karnımızı doyurmaya yetmeyecek maaşımızı bile iki üç ay alamadığımız olur. Ama “olsun, hiç olmazsa bir işimiz var çalışıyoruz ” ve “alacağımız olsun da vereceğimiz olmasın” diye düşünürüz. Ve bir gün, geciken maaşlarımızı almayı beklerken, aklımıza gelmeyen başımıza geliverir. Biz gidip makine başında yoğun ve yorucu iş temposunda çalışmayı düşünürken, yıllardır çalıştığımız makinelerin yerinde yeller esmektedir. Bir gece yarısı tırlarla fabrikaya gelen patron tüm makineleri kaçırarak sırra kadem basmıştır.
Evet, işçilerin alamadıkları iki üç aylık maaşlarını ve tazminatlarını ödemeyen patronlar makineleri de söküp kaçırıyorlar. Uzun zamandır Tuzla Aydınlı’da kurulu bulunan Emin Teknik fabrikasının patronu tam da bunu yaptı. Patron, işçilerin iki aylık maaşlarını ödemeyip, işçileri bir hafta izne gönderiyor. İşçileri izne çıkarttıktan bir gece sonra fabrikanın kapısına dayadığı tırlarla makineleri alıp kaçırmaya çalışıyor. Bunu haber alan işçiler üçerli beşerli gruplar halinde fabrikanın kapısına geliyorlar. Uzun bir süredir çalıştıkları makinelerin büyük bir kısmının yerinde olmadığını görüyorlar, bir kısmını da tırlara yüklü halde buluyorlar. Birbirlerinin yüzüne bakan işçiler ne yapacaklarını bilemez duruma düşüyorlar. Hesap sormak için patronu fabrikaya çağırmaya karar veriyorlar. Aradan 10 dakika geçtikten sonra fabrikaya gelen patron işçilerle bir toplantı yapıyor. Hiç bir işçinin hiçbir alacağının kalmayacağına dair söz veren patron işçilerin dağılmasını istiyor. Dışarı çıkan işçiler ne yapacaklarını bilemez bir halde birbirlerine bakıyorlar. Kendi aralarında toplantı yapan işçiler, patronun sözüne güvenmekten başka bir yollarının olmadığını düşünerek evlerine dağılıyorlar. Patrona asla güvenilmemesi gerektiğini bilmiyorlar. Eğer patron güvenilir biri olsaydı, makineleri söküp kaçırmazdı.
Emin Teknik’te yaşananlar ne ilktir ne de son olacaktır. Geçtiğimiz aylarda Elkim fabrikasında da buna benzer bir durum yaşanmıştı. İşçiler fabrikada kalan makinelerin çıkarılmasına izin vermemiş, çıkartılan makineleri de arayıp bularak el koymuşlardı. Krizin büyümesiyle birlikte önce Elkim sonra Emin Teknik patronu işçilerin alacaklarını ödemeyip, tüm haklarını gaspederek kaçtılar. İşçiler o kadar senelik tazminatları ve alamadıkları maaşları ile çaresizce ortada kaldılar. Bu çaresizlik hayatlarının her alanını etkiliyor. Örneğin derneğimize gelen bir Emin Teknik işçisi hazırladığımız yemeklerden tatmadı bile. Boğazından yemek geçmediğini söylüyordu. Patron makineleri söküp işçilerin alınterlerini çalmakla kalmayıp, yaşamla bütün bağlarını kopardı. İşsiz kalan işçiler, ödeyemeyecekleri faturalarını, gecikecek kiralarını, belki de yarın okula gidecek çocuklarına harçlık veremeyecek olmalarını düşünüyorlar kara kara.
Hayatın zorluklarıyla mücaddele etmeye çalışan biz işçiler, uzun ve yorucu iş saatlerinde geceli gündüzlü vardiyalarla çalışıyoruz. İş kazalarına maruz kalıyoruz, maaşlarımız zamanında ödenmiyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir gece ansızın onca senelik emeklerimizin yok olup gittiğini çaresizce seyrediyoruz. Başta da söylediğimiz gibi Elkim ve Emin Teknik’te yaşananlar ne ilktir ne de son olacaktır. Başımıza gelmez diye düşünmeyelim. Daha düne kadar bu iki fabrikada çalışan işçilere de sorsan “öyle bir şey olmaz” derlerdi emin olun. Aklımıza gelemeyen başımıza geliyor. Önümüzdeki süreçte böyle bir saldırı ile karşılaşmak istemiyorsak bugünden başlayarak örgütlenmemiz gerekiyor. Patronlar makineleri alıp kaçırırken biz de aklımızı kaçıracak vaziyete geliyoruz. Buna izin vermeyelim. Örgütlenip patronların saldırılarına dur diyelim.